Yerel seçimlerin yapıldığı 30 Mart’tan bu yana, gerek Türkiye geneli açısından olsun gerekse de Kürt illerindeki seçim sonuçları hakında çok değişik analizleri okuyoruz. Birçoğuna hak vermekle birlikte, dillendirilmeyen bazı gerçeklerin de olduğunu burada yazmakta fayda görüyorum.

 

Herşeyden önce AKP seçim sürecine çok hazırlıklı girmiş ve oluşturduğu stratejiyi çok iyi uygulamıştır. Türkiye toplumunun nabzını iyi bilen, nerede, ne zaman ve nasıl manipüle edileceğini iyi hesaplayan bir stratejiyle hareket eden AKP istediği sonuca da ulaşmıştır. Bu strateji kendi içinde devlet gücünü kulanarak seçimlere hile karıştırmayı da barındırarak kesin sonuç almaya kilitlenmiştir. Öyle de olmuştur.

 

TC tarihinde en fazla sonuçlarına itiraz edilen seçimlerden biri olmasına rağmen kimse AKP’nin başarılı bir seçim stratejisini uyguladığını inkâr edemez. Çok olağanüstü bir gelişme olmazsa Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı olması önünde herhangi bir engel kalmamıştır. Ayrıca çıkardığı seçim sonuçlarıyla 2015’te yapılacak genel seçimlerde birinci parti olmayı da garantilemiştir. AKP’yi seven veya sevmeyen olalım, ortada olan realiteyi görmek durumundayız. Gerçekleri görmeden yapılan hiçbir hesap tutmadığı gibi sonucu da husranla dolu olacaktır.

 

AKP’nin bu başarısının önemli bir ayağında CHP’nin olduğunu belirtmek lazım. Giderek MHP’den daha ırkçı bir yaklaşıma sahip olan bu parti AKP için bulunamaz bir nimettir. Eğer CHP olmazsa AKP’ye alternatif bir yeni partinin ortaya çıkması daha kolay olmakla beraber sözkonusu yeni partinin başarılı olması da imkan dahilindedir. Ve fakat CHP’ye baktığımızda ; kemikleşmiş yapısıyla sahip olduğu duruşundan hiç de vazgeçeceğe benzemiyor. AKP’ye karşı başarısızlığını başka partilerin varlığına bağlayan zihniyet hiçbir zaman muvafak olamaz.

 

Bu arada kemikleşmiş CHP’li çevreden gelenlerle zaman zaman sohbet ederken bana şunu söyleyebiliyorlar ; « Eğer BDP olmasaydı falanca ilde veya falanca ilçede  AKP bu kadar belediyeyi alamazdı. BDP’nin oyları CHP’ye gelseydi AKP yerine CHP birçok ilde belediye alacaktı ». Bu zihniyet CHP’nin en alt ve en üst yönetiminde de hakimdir. Bu kısır kafa, özellikle Kürt illerindeki AKP’nin başarısını BDP’nin varlığına bağlıyor, gerçekten neden sıfırın altına düştüğünü sorgulamıyor, sorgulayamıyor.

 

CHP’nin AKP’den daha iyi olup olmadığı başka bir husus, bu yazıda ona girmeyeceğim.

 

Gelelim BDP-HDP’nin durumuna.

 

Başta şunu bellirtmek gerekiyor ki ; BDP’nin sahip olduğu il belediyelerine Mardin, Bitlis ve Ağrı’yı (Ağrı AKP’ye geçse bile esasta BDP’nin olduğu ortaya çıkmıştır) eklemesi ve belediye sayısını 2009 seçimlerine göre biraz artırmış olması iyi sayılabilecek bir sonuçtur. Ne var ki artırılan belediye sayısına göre oylarında artış sağlanmamıştır. Hele hele Diyarbakır, Hakkari ve Batman gibi yerlerde oylarında azalmanın olması ciddi bir husus olup üzerinde çok düşünülmesi gerekmektedir. Aksi durumda 2015’te yapılacak genel seçimlerde Kürdistan’ın tüm illerinde istenmeyen bir sonuçla karşı karşıya kalabiliriz.

 

BDP-HDP’nin seçimlerde düşük oy almasının bir sebebi düzen partilerinin seçimlere hile karıştırması olurken, diğer sebeplerini de söyle sıralamak mümkündür :

 

-Hiç gereği duyulmadığı bir zamanda HDP’nin de seçimlerde ortak parti edilmesi. HDP ve BDP ikilemi kitlelerin kafasını karıştırmış, bu da sandığa yansımıştır.

 

-Seçim stratejisinde AKP’ye karşı etkili bir muhalefet uslübü kulanılmamıştır. Kimi zaman Cemaate karşı AKP’yi destekleyici bir dil kulanılmıştır.

 

-Adayların sağlıklı tespit edilmemesi. Bazı adaylar nitelik olarak hiç de bu halka layık olmamış, hatta geçmişinde halka karşı suç işlemişlerdir. Ayrıca aday tespitinde adamcılık oldukça etkili olmuştur. Sözkonusu adaylardan bazıları Belediye Başkanı olarak da seçilmişlerdir, bunların halka hizmet etmeleri konusunda şüpheliyim. Bir de yerel seçimlerde gösterilen adaylar mümkün mertebe aynı ilin veya ilçenin insanı olması gerekir, bu noktada da isabetli olmayan bazı adaylar olmuştur.

 

-Seçim çalışmalarına bazı milletvekillerinin katılmaması, ortalıkta görülmemeleri de bazı bölgelerde ve çevrelerde olumsuz etki yaratmıştır. Sözkonusu milletvekillerinin kimler olduğu iyi bilinmektedir.

 

-Seçim propagandası yapılırken bazı bölgelerde aşırı demagoji yapılması. Örneğin Urfa ile ilgili Osman’ın verdiği demeçler realiteden çok uzak olmuştur. Hal böyle olunca da alınan sonuçlar karşısında ağlamaktan başka birşey yapamaz olmuştur.

 

Genel seçimlere bir yıla yakın zaman kalmışken, bu seçimlerden de çıkarılacak derslerle şimdiden hazırlıkların yapılmasında fayda vardır. Görünen o ki BDP veya HDP olarak seçimlere girilmesi durumunda barajın altında kalınacaktır, bu nedenle yine bağımsız adaylarla girmekten başka seçenek bulunmamaktadır. Bağımsız adayların ise çok iyi tespit edilmesi lazım.

 

Ahmet DERE  /  16.04.2014