Rojava’daKürtler'in Demokratik Özerklik kazanımlarını sabote etmek ve Kürtler'in bütün Ortadoğu halklarına örnek teşkil edecek yeni yönetim biçiminin zeminini ortadan kaldırmak isteyen AKP hükumeti, ÖSO adı altında binlerce paralı militandan oluşan ve kendisinin finanse ettigi çetelerine başta Serekaniye olmak üzere birçok yerde ağır silahlarla Kürt halkına karşı saldırılar düzenletiyor. Ancak bugün Serekaniye'de olanları hiçbir onurlu Kürt kabul etmez. Dün açlık grevleri ya da Paris suikastlerinin ardından halkımız nasıl Şemzinan'da, Gewer'de, Silopya'da, Cizir'de, Nuseybin'de sokak sokak direndiyse, meydanları sabahlara kadar terk etmediyse, şimdi de Rojava için sokaklara dökülmelidir. Nitekim geçen Cumartesi Nuseybin'de yapılan Rojava ile dayanışma mitingine katılım yoğun olmuş, Kürtler artık Kürdistan'ın her parçasındaki gelişmeleri eşit ölçüde önemseyip ortak mücadelenin gereğine işaret etmiştir.
Ben yıllardır sabah sporu yapan biriyim. İki Rizeli arkadaşla, her sabah 06.30'da buluşup birlikte spor yaparım. Bunlardan biri dil bilen bir Laz, diğeri ise bir Türk'tür. Türk arkadaşım Mustafa, "Biliyor musun İshak, ABD’nin bir dönem Sovyetler'e karşı kullandığı on bin militanı, Türkiye'nin lojistik barınma ve silah desteği ile başta Kürtler ve bunun yanı sıra Esad güçleri ile çatışmak için gelmiş" dedi. Yani AKP hükümetinin Ortadoğu'daki kışkırtıcı savaş politikası artık Türk halkının da bir kısmını rahatsız ediyor. Ancak ÖSO çetelerinin Rojava ve Suriye'nin diğer kentlerinde yaptıkları ve Türkiye'nin lojistik desteğine ilişkin haberler sadece Kürt medyasında yer alıyor.
Türkiye’nin Suriye politikası Kürt halkının demokratik kazanımlarını durdurmak üzerine kurulmuştur ve Türkiye'nin stratejisi Rojava'yı işgal etmektir. Yalnız AKP hükümetinin anlamadığı bir şey var. Oradaki oluşum salt PYD göçlerinden ibaret değil. Kürt yüksek konseyine bağlı onlarca partinin bir çatı altında topladığı 'halk savunma güçleri'dir orada direnen ve halkları için savaşanlar. Ve halkın bağrından çıkan bu öz savunma güçleri Suriye ordusuna benzemez.
Şunu da söylemeden geçemeyeceğim: Türkiye Cumhuriyeti biraz aklını kullanırsa, İmralı ile başlatılan müzakere ve barış sürecini destekleyecek yönde politikalar üretir. RojavaKürtleri'nin kazanımlarına destek vererek iyi sınır komşuluğu ilişkileri geliştirir. Ancak o zaman barış sureci anlam kazanacaktır. Rojava'daki Kürt statüsünü ortadan kaldırmaya çalışırken, Türkiye'de yürütülen müzakerenin samimiyeti konusunda hükümet Kürtler'i ikna etmekte zorlanır..