YOKSULLUĞUN MU RİYAKARLIĞIN MI GÖZÜ ÇIKSIN..!

Abone Ol

Van YYÜ öğrencisi Ramazan Ersu yoksul bir ailenin çocuğuydu....

Arkadaşları "okuyup kaymakam olmak istiyordu" diyorlardı.

"Ersu fakirdi" dedik ya.

Sömestr tatilini fırsat bilip İstanbul'da çalışmaya gitti.

Bir inşaatta iş buldu.

İşe başladığı 3.gün,talihsiz bir iş kazası sonucu hayatını kaybetti.

Vinçten kopan bir demir parçası Ersu'nun kafasına değdi ve aramızdan ayırdı.

Ölüm haberi ailesine ulaştı.

Acılı aile cenazeyi, Ersu'nun doğıp büyüdüğü köye, yani van-Başkale ilçesi kurakpilan köyüne getirmek istiyordu.

Ama uçağa verecek paraları yoktu.

22 yaşındaki Ersu'nun naaşını otobüs bağajına sığdırdılar.

Mevsim kış, koşullar alabildiğine ağırdı.

30-35 saatlik yolculuktan sonra Van'a ulaştılar.

Ve sonrasında yine zorlu bir yolculukla Başkale'ye bağlı Kurakpilan köyüne götürüp orada toprağa verdiler.

Ağıtlar ve feryatlar arşı-ala'ya yükseliyordu.

Acı sadece ölümün yarattığı acı değildi.

Yokluğun, yoksulluğun, kimsesizliğin acısı daha da ağırdı.

Çünkü genç delikanlı Ersu'nun cenazesinde kimsecikler yoktu.

Ne okuduğu üniversitenin rektörü.

Ne o üniversitede ders aldığı hocalar.

Ne siyasetçiler

Ne iş adamları ve ne de STK temsilcileri.

Ersu, birkaç okul arkadaşı ve ailesi tarafından son yolculuğuna ugurlandı.

Oysa, Ersu'nun cenazesine tenezül buyurup gitmeyen zevat, cenaze merasimlerinde görünmeyi pek çok severlerdi. 

Zira en ön saflarda yer tutar, kimi zaman da gözlerini dahi nemlendirirlerdi.

Ama dedik ya, Ersu fakir bir ailenin çocuğuydu.

Fazla bir oyları da yoktu.

Yani anlayacağınız, mütevazı yaşamları birilerinin rant değirmenine su taşımıyordu. 

Onun için sessiz ugurlandı.

Onun için acı dahada katmerleşti.

Onun için Naif bu yazıyı kaleme aldı.

Kirli hesapları ve beklentileri deşifre etmek için.

Lakin,ne etsek,ne yazssak fayda vermez.

Tek bir tesellimiz kalır.

O da;

"UĞURLAR OLSUN ERSU.
MEKANIN CENNET KABRİN AYDINLIK OLSUN.
GÜZELLİKLER YOLDAŞIN OLSUN"

SENİ UNUTANLAR UTANSIN!