Bölgeye hakim 2 bin 300 rakımlı dağın zirvesinde yer alan, yaklaşık 150 metre genişliğinde ve 300 metre uzunluğundaki kalenin kalıntılarının bulunduğu bölge, 2016'da 1. derece arkeolojik sit alanı edildi.

Depremler ve iklim koşullarından dolayı tamamına yakını yıkılan yapının surlarının küçük bölümü bugüne ulaştı.

Zaman zaman definecilerin kaçak kazı yaptığı bölgeyi yıllardır gönüllü olarak korumaya çalışan muhtar Yarış, kalıntıların bulunduğu alanın turizme kazandırılması için arkeolojik kazı yapılmasını talep ediyor.

Yarış, AA muhabirine, kalenin bölgeye hakim tepeye inşa edildiğini ancak büyük bölümünün yıkıldığını söyledi.

Bölgeyi koruyup daha fazla tahrip edilmesini önlemeye çalıştığını dile getiren Yarış, "Buranın muhteşem bir manzarası var. Van Gölü, Akdamar ve Kuzu adaları, Artos Dağı, birçok mahalle, şehir merkezinin bir bölümü görünüyor. Burası tek benim çabamla korunacak bir yer değil. Gönül ister ki bu kale onarılıp turizme kazandırılsın. Bazen evden bile dürbünle kaleyi gözlüyorum. Define avcıları birçok yeri kazmış. Elimden geldiğince korumaya çalışıyorum." diye konuştu.

"Klasik Urartu özelliklerini taşıyor"

Alanda inceleme yapan Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi (YYÜ) Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Rafet Çavuşoğlu ise Van'ı başkent olarak kullanan Urartuların, milattan önce 900-600 yılları arasında geniş coğrafyada hakimiyet kuran bir uygarlık olduğunu ifade etti.

Urartuların kalelerde kullandığı klasik özelliklerin Gelengeh Kalesi'nde de görülebildiğini anlatan Çavuşoğlu, "Kalenin kuzeybatı kısmında 3 metre genişliğinde bir kapı bulunuyor. Surlar yer yer 4 metre yüksekliğinde. 7-8 metre aralıklarla payelerle güçlendirilmiş. Klasik Urartu özelliklerini taşıyor. Etrafında şu ana kadar yapılan araştırmalarda çanak, çömlek parçalarına rastlanmadı. Gelengeh Kalesi yaklaşık 150 metre genişliğinde, 300 metre uzunluğunda tescilli bir yapı olup, sit alanı olarak da ilan edilmiştir." dedi.

Gelengeh'in, Urartuların neden hep zirvelere kaleler inşa ettiği sorusunu akla getirdiğini vurgulayan Çavuşoğlu, şunları kaydetti:

"Bu kaleler hep büyük kaleler ve devlet eliyle yapılan yerler. Çok zahmet isteyen bir organizasyon işi. Yaptığımız gözlemlere göre buranın kalabalık bir işçi grubu ile yapıldığını söyleyebiliriz. Temel seviyelerde büyük taşlar, iç dolgularda ise parçalar, harç olarak da genelde yöreden elde edilen toprak kullanılmış. Buradaki mimari özellikler de bize Urartu'yu çağrıştırıyor.

Bu tür kalelere hem Gürpınar'da hem Tatvan'da hem de Gevaş bölgesinde rastlanmasının ana sebeplerinden biri, özellikle yol güzergahlarına muazzam derecede hakim noktalar olması. Buraların fethedilmesi veya alınması çok zor."

Prof. Dr. Çavuşoğlu, kale kalıntısının bulunduğu bölgeyi korumaya çalışan Yarış'a da duyarlılığından dolayı teşekkür etti.

kaynak:aa