Gündem

Türkiye ve Irak safları sıklaştırıyor

15 Ağustos'ta imzalanan mutabakat zaptının dönemlik anlaşmalar dışında Irak ve Türkiye ilişkileri açısından bir ilk olduğu biliniyor. Bu anlamda iki ülkenin tarihinde ilk kez bu kadar geniş kapsamlı bir mutabakata vardığını söyleyebiliriz.

Abone Ol

Ortadoğu Araştırmaları Merkezi Irak Çalışmaları Koordinatörü Dr. Bilgay Duman, Irak heyetinin 15 Ağustos Türkiye ziyaretini ve iki ülke ilişkilerindeki gelişmeleri AA Analiz için kaleme aldı.

Son iki yıllık süreçte Türkiye-Irak ilişkileri büyük bir ivme kazandı. Türkiye-Irak ilişkilerinin seyrine baktığımızda dönemsel farklılıklar gözlemleyebiliyoruz. Ancak, son gelişmelerin dönemsel bir ivmelenmeden ibaret olmadığını söyleyebiliriz. 2003-2005 yılları arasında Türkiye ve Irak arasında bir diyalog oluşturulamasa da Türkiye’nin Sünnilerin siyasi sürece entegrasyonu konusunda önemli bir rol almasıyla 2005-2009 yılları arasında merkezi hükümet ile yakın ilişkiler kurduğu görülüyor.

Nitekim bu dönemde Türkiye’nin Erbil, Basra ve Musul’da eş zamanlı olarak başkonsolosluk açması, Türkiye ve Irak arasındaki diplomatik ilişkilerin geldiği noktayı gösterir nitelikte. Ayrıca 2008’de başbakanlık görevini yürüten Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Irak ziyareti ile 48 mutabakat muhtırasının imzalanması da söz konusu dönemdeki Türkiye-Irak ilişkilerinin geldiği nokta açısından son derece önemli.

Ancak Irak iç siyasetindeki değişikliklerin yanı sıra bölgede yaşanan gelişmelerin etkisiyle özellikle Suriye meselesinde iki devletin de farklı pozisyonlar alması, Türkiye ve Irak ilişkilerinde ciddi problemlerin ortaya çıkmasını beraberinde getirdi. Bu anlamda 2010-2014 arasındaki dönemin Türkiye ve Irak arasındaki ilişkilerin belki de en problemli dönemi olduğunu söylemek yanlış olmaz. Bu süreçte DEAŞ'ın ortaya çıkardığı etkenlerle iç güvenliğini ve egemenliğini sağlamaya çalışan Irak dış politikada sessiz bir dönem geçirirken Türkiye, Irak’ın DEAŞ ile verdiği mücadeleye uluslararası koalisyon kapsamında ve doğrudan destek sundu. Bu süreçten sonra 2017’de IKBY’nin bağımsızlık referandumu yapması ile Türkiye’nin merkezi hükümet ile yeniden bir yakınlaşma girişimi olsa da Irak’ta ülke içi istikrarın sağlanamaması, Irak’ın dış politikada etkisiz bir süreç geçirmesine sebebiyet verdi.

En somut adımlar Türkiye ile atıldı

Irak’ta 2021’de yapılan seçimlerin ardından Muhammed Şiya es-Sudani başbakanlığında kurulan hükümet, dış politikada önemli adımlar atma eğiliminde oldu. Komşularla dengeli ilişkiler kurmaya çalışan Irak, bölgesel ve küresel siyasette de prestij sağlama çabasına girişti. İran ve Suudi Arabistan arasındaki ilişkilerin düzelmesi için yapılan arabuluculuk girişimi bunun en önemli örneğiydi.

Ancak Irak’ın son dönemde en önemli ve somut adımlarını Türkiye ile attığını söylemek yanlış olmaz. Özellikle Irak Başbakanı’nın Türkiye ziyaretinin ardından yapılan karşılıklı ziyaretler sonrası Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da 22 Nisan’da gerçekleştirdiği Irak ziyareti ile zirve noktasına ulaşan diplomasi trafiğinin, iki ülke arasında imzalanan 27 mutabakat muhtırası ve anlaşma ile somutlaştığı bir süreç ortaya çıktı. Özellikle Türkiye ve Irak arasında güvenlik, ekonomi ve su meselesi konusunda atılan somut adımların ön plana çıktığı görüldü. Bu noktada güvenlik konusunda yakalanan uyum ve işbirliği iki ülkenin diğer alanlarda da geliştireceği ilişkiler açısından önemli bir köşe taşı oldu.

Askeri, Güvenlik İşbirliği ve Terörle Mücadeleye Dair Mutabakat Zaptı

Nitekim Irak'tan Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Fuat Hüseyin, Savunma Bakanı Sabit Abbasi, Haşdi Şaabi Heyeti Başkanı Faleh Feyyad, Ulusal İstihbarat Servisi Başkan Vekili Vakkas Muhammed Hüseyin el-Hadithi, Dışişleri Bakanlığı Komşu Ülkeler Daire Başkanı Muhammet Rıza Hüseyni ve IKBY İçişleri Bakanı Rebar Ahmet’in yer aldığı bir heyet 15 Ağustos 2024'te Türkiye’yi ziyaret etti. Bu ziyarette Yüksek Düzeyli Güvenlik Mekanizması toplantısının dördüncüsü gerçekleştirildi ve toplantı sonunda "Askeri, Güvenlik İşbirliği ve Terörle Mücadeleye Dair Mutabakat Zaptı"nın imzalandığı duyuruldu.

Bu mutabakat zaptının dönemlik anlaşmalar dışında iki ülke ilişkileri açısından bir ilk olduğu biliniyor. Bu anlamda iki ülkenin tarihinde ilk kez bu kadar geniş kapsamlı bir mutabakata vardığını söyleyebiliriz. Mutabakat zaptı ile birlikte iki ülke arasında zaman zaman problemlere yol açan ve özellikle İran’a yakın Şii milis gruplar tarafından hedef gösterilen Türk askerlerinin bulunduğu Başika Üssü’nün Irak Silahlı Kuvvetleri’ne devredilmesi ve burada Türkiye-Irak Ortak Eğitim ve İşbirliği Merkezi’nin kurulması konusunda anlaşıldı. Ayrıca iki ülkenin dışişleri bakanları tarafından yapılan ortak açıklamada görüldüğü kadarıyla Başika’nın dışında da “Ortak Koordinasyon ve Eğitim Merkezleri”nin kurulması planlanıyor. Bu durum iki ülke arasındaki askeri işbirliğini geliştireceği gibi ortak tehdit tanımlamalarının yapılmasına da imkan tanıyacak nitelikte. Zira özellikle terör örgütü PKK konusunda atılan ve atılacak adımlar bu işbirliğinin en önemli parçalarından biri olacak.

Irak son dönemde terör örgütü PKK’yı yasaklı örgüt olarak ilan ederken, Irak Federal Yüksek Mahkemesi PKK ile ilintili olduğu gerekçesiyle 3 partinin faaliyetlerini durdurmuştu. Bundan sonraki aşamada ortak koordinasyon merkezleri vasıtası ile bu yaptırımların genişlemesi ve çeşitlendirilmesi söz konusu olabilir. Bilindiği üzere terör örgütü PKK sadece silahlı ve siyasi örgütlenmeler aracıyla değil, aynı zamanda sivil toplum kuruluşları ve/veya şirket gibi kuruluşlarla da Irak’taki faaliyetlerini sürdürüyor.

Bu nedenle PKK’nın faaliyetlerinin Irak’ta sonlandırılması için farklı konularda da adımlar atılmasına ihtiyaç var. Diğer taraftan Irak’ın yeni sınır güvenliği yapılanması dahilinde de Türkiye ve Irak’ın PKK’ya karşı ortak operasyonlar gerçekleştirme ihtimalini göz ardı etmek mümkün değil. Zira PKK, Irak otoritesini ve egemenliğini tehdit eder boyutta bir varlığa sahip. Türkiye’yi ziyaret eden heyette Irak’taki güvenlik bürokrasisinin hemen her kurumundan bir temsilcinin yer alması ve hatta buna IKBY İçişleri Bakanı’nın da dahil edilmesi, terörle bütüncül mücadele açısından son derece önemli. Buradan hareketle güvenlik ve terörle mücadele konusunda işbirliği ve ortaklık dahilinde atılacak somut ve olumlu adımlarla diğer alanlarda atılmak istenen adımların kolaylaşacağını söylemek yanlış olmayacak.