27.04.2020 günü Adana'nın Seyhan ilçesinde Emniyet Müdürlüğüne bağlı görevlilerce yapılan uygulama sırasında polisin "Dur" ihtarına uymayarak kaçan 17 yaşındaki genç, polis memurunun şahsın durdurulması adına göğüs bölgesine ateş etmesi sonucu hayatını kaybetmiştir. Yaşanan bu elim olay nedeniyle ise işbu makalede tarafımızca yasalar çerçevesinde kolluk kuvvetlerinin silah kullanma yetkisi incelenecektir.
Hukuk sistemimizde kolluk kuvvetlerinin silah kullanma konusundaki yetkilerine dair en geniş ve temel düzenleme 2559 sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu’nda yer almaktadır. Bir kolluk görevlisinin hangi durumlarda silah kullanma yetkisine sahip olduğu temel olarak PVSK’nın 16. maddesinde düzenlenmiştir.
2559 sayılı PVSK’nın “zor ve silah kullanma” başlıklı 16. maddesinin 7,8 ve 9. fıkraları şu şekildedir:
(7) Polis;
a) Meşru savunma hakkının kullanılması kapsamında,
b) Bedenî kuvvet ve maddî güç kullanarak etkisiz hale getiremediği direniş karşısında, bu direnişi kırmak amacıyla ve kıracak ölçüde,
c) Hakkında tutuklama, gözaltına alma, zorla getirme kararı veya yakalama emri verilmiş olan kişilerin ya da suçüstü halinde şüphelinin yakalanmasını sağlamak amacıyla ve sağlayacak ölçüde,
d) Kendisine veya başkalarına, işyerlerine, konutlara, kamu binalarına, okullara, yurtlara, ibadethanelere, araçlara ve kişilerin tek tek veya toplu halde bulunduğu açık veya kapalı alanlara molotof, patlayıcı, yanıcı, yakıcı, boğucu, yaralayıcı ve benzeri silahlarla saldıran veya saldırıya teşebbüs edenlere karşı, saldırıyı etkisiz kılmak amacıyla ve etkisiz kılacak ölçüde, silah kullanmaya yetkilidir.
(8) Polis, yedinci fıkranın (c) bendi kapsamında silah kullanmadan önce kişiye duyabileceği şekilde "dur" çağrısında bulunur. Kişinin bu çağrıya uymayarak kaçmaya devam etmesi halinde, önce uyarı amacıyla silahla ateş edilebilir. Buna rağmen kaçmakta ısrar etmesi dolayısıyla ele geçirilmesinin mümkün olmaması halinde ise kişinin yakalanmasını sağlamak amacıyla ve sağlayacak ölçüde silahla ateş edilebilir.
(9) Polis, direnişi kırmak ya da yakalamak amacıyla zor veya silah kullanma yetkisini kullanırken, kendisine karşı silahla saldırıya teşebbüs edilmesi halinde, silahla saldırıya teşebbüs eden kişiye karşı saldırı tehlikesini etkisiz kılacak ölçüde duraksamadan silahla ateş edebilir.
Kolluk görevlilerine tanınmış olan silah kullanma yetkisi, zor kullanma yetkisinin en ağır sonuç doğuran şeklidir. 16. maddenin 7. fıkrası kolluk görevlilerinin hangi durumlarda silah kullanma yetkilerine başvurabileceklerini göstermektedir. Buna göre polis, meşru savunma hakkının kullanılması kapsamında; bedenî kuvvet ve maddî güç kullanarak etkisiz hale getiremediği direniş karşısında, bu direnişi kırmak amacıyla ve kıracak ölçüde; hakkında tutuklama, gözaltına alma, zorla getirme kararı veya yakalama emri verilmiş olan kişilerin ya da suçüstü halinde şüphelinin yakalanmasını sağlamak amacıyla ve sağlayacak ölçüde; kendisine veya başkalarına, işyerlerine, konutlara, kamu binalarına, okullara, yurtlara, ibadethanelere, araçlara ve kişilerin tek tek veya toplu halde bulunduğu açık veya kapalı alanlara molotof, patlayıcı, yanıcı, yakıcı, boğucu, yaralayıcı ve benzeri silahlarla saldıran veya saldırıya teşebbüs edenlere karşı, saldırıyı etkisiz kılmak amacıyla ve etkisiz kılacak ölçüde silah kullanmaya yetkilidir.
Ölçülülük ilkesi, “elverişlilik”, “gereklilik” ve “orantılılık” olmak üzere üç alt ilkeden oluşmaktadır. “Elverişlilik”, başvurulan önlemin ulaşılmak istenen amaç için elverişli olmasını, “gereklilik” başvurulan önlemin ulaşılmak istenen amaç bakımından gerekli olmasını, “orantılılık” ise başvurulan önlem ile ulaşılmak istenen amaç arasında olması gereken ölçüyü ifade etmektedir. Kolluk kuvvetlerinin silah kullanmaya yetkili oldukları hallerde ölçülülük ilkesi büyük bir öneme sahip olmaktadır.
Polis, hakkında tutuklama, gözaltına alma, zorla getirme kararı veya yakalama emri verilmiş olan kişilerin ya da suçüstü halinde şüphelinin yakalanmasını sağlamak amacıyla ve sağlayacak ölçüde silah kullanmaya yetkilidir ancak silah kullanabilmesinin ön şartı niteliğinde uyması gereken bazı koşullar vardır. Polis, bu durumda silah kullanmadan önce kişiye duyabileceği şekilde "dur" çağrısında bulunmak zorundadır. Kişinin bu çağrıya uymayarak kaçmaya devam etmesi halinde, önce uyarı amacıyla silahla ateş edilebilir. Buna rağmen kaçmakta ısrar etmesi dolayısıyla ele geçirilmesinin mümkün olmaması halinde ise kişinin yakalanmasını sağlamak amacıyla ve sağlayacak ölçüde silahla ateş edilebilecektir. Kişinin dur çağrısına uymayarak kaçmaya devam etmesi halinde uyarı amacıyla silahla ateş edilebileceği düzenlenmiştir ancak buradaki silahla ateşin uyarı mahiyetinde olmasına kolluk kuvvetlerince özellikle dikkat edilmelidir. Dur çağrısına ve bunun akabinde uyarı amaçlı silahla ateş etmeye rağmen durmayan kişinin yakalanması için ateş edilip ağır bir şekilde yaralanması veya öldürülmesi, ulaşılmak istenen amaçla orantılı değildir. Ayrıca meskun mahallerde gerçekleştirilecek silahla ateş neticesinde diğer insanların hayatı bakımından herhangi bir tehlikenin meydana gelmesini önlemek maksadıyla gerekli hassasiyetin gösterilmesi gerekmektedir.
Kişiye duyabileceği şekilde dur çağrısı, kişinin bu çağrıya uymayarak kaçmaya devam etmesi halinde önce uyarı amacıyla silahla ateş ve kişinin kaçmakta ısrar etmesi dolayısıyla yakalanmasının mümkün olmaması halinde kişinin yakalanmasını sağlamak amacıyla ve sağlayacak ölçüde ateş edilmesi durumları arasında kademeli bir ilişki vardır. Sıra itibarıyla önce gelen müdahale yöntemine başvurulmadan diğer yönteme başvurulması halinde kolluk kuvveti tarafından silah kullanma koşullarının gerçekleştiğinden bahsedilemeyecektir.
PVSK’nın 16. maddesinin 8. fıkrasının son cümlesine dikkat edildiğinde, kaçmakta ısrar etmesi dolayısıyla “ele geçirilmesinin mümkün olmaması halinde” kişinin yakalanmasını sağlamak amacıyla ve sağlayacak ölçüde silahla ateş edilebileceği söylenmektedir. Burada özellikle kaçan kişinin ele geçirilmesinin mümkün olmaması halinde silahla ateş edilebileceğine dikkat etmek gerekmektedir. Eğer kaçan kişinin daha sonra ele geçirilmesi mümkün ise bu durumda kolluk kuvveti tarafından silah kullanma koşullarının gerçekleştiğinden bahsedilemeyecektir.
PVSK md. 16/9, “Polis, direnişi kırmak ya da yakalamak amacıyla zor veya silah kullanma yetkisini kullanırken, kendisine karşı silahla saldırıya teşebbüs edilmesi halinde, silahla saldırıya teşebbüs eden kişiye karşı saldırı tehlikesini etkisiz kılacak ölçüde duraksamadan silahla ateş edebilir.” hükmüne yer vermektedir. Esasında bu yetkiye ilişkin bir düzenleme yapılmamış olsaydı bile zaten meşru savunma hükümlerinden yola çıkarak bu sonuca ulaşabilirdik. Ayrıca böyle bir düzenlemeye gerek bulunmamasına rağmen, kolluk kuvvetlerince herhangi bir tereddüte mahal vermemek maksadıyla bu şekilde açık bir düzenleme yapılmıştır.
Av. Begüm GÜREL (LL.M.)