Sezon sonuna doğru telefon gelir onlara... Arayan menajerdir...

Ya  “Filanca takım Alman hocayı kovdu, gel sezonu sen tamamla” veya  “Sırp hoca kaçtı, yetiş” diye çağırılırlar...

Futbolla ilgilenenler, tanırlar bu ‘nöbetçi teknik direktör’leri... 8-10 kişidirler... Sezonun büyük bir kısmını telefon beklemekle geçirirler...

Sonra o bekledikleri telefon gelir ve göreve başlarlar... Çağrıldıkları takımlar genellikle puan tablosunun dibinde yer alırlar... Geride kalan kısa sürede takım kurtulursa ne mutlu!.. Ama kurtulamazsa, ’nöbetçi hoca’nın mazereti hazırdır: Takım zaten batmıştı!.. Maalesef istatistikler bu konuda pek parlak değil!..

On yıldır Devlet Bahçeli’yi en derin saygı(!), muhabbet(!) ve sevgiyle(!) andığına her daim şahit olduğumuz Şefkat Çetin’in bir anda ’Başdanışman’tayin edilerek, 9. kata paraşütle indirilmesi, bana hep futbolumuzun yukarıda anlattığım klasiğini hatırlatıyor...

Şimdilik ‘Başdanışman’ görünümlü ‘fiili Teşkilat Başkanı’ Şefkat Çetin’in Akşam gazetesinde yayımlanan ‘ısmarlama’ röportajı bizlerde hayal kırıklığına yol açtı...

Biz kendilerinden elbette lineer matematik veya atom fiziği beklemiyorduk... Ama hayata ve siyasete dair kelime ve cümle dağarcığına bonus babından bir iki ilave yapmasını beklerdik doğrusu...

Ne diyelim,  “Bu sefer olmadı, önümüzdeki maçlara bakıcaz!..”

Ama bu vesileyle kendisine teessüflerimizi bildirmeden geçmeyelim... Söz konusu röportajda Devlet Bahçeli için sarfettiği  “geniş kitlelerin teveccühünü kazanmış lider, onca fırtınaya rağmen geminin batmasına müsade etmemiş kaptan, Türkeş’ten daha başarılı, aynı yola baş koyduğumuz ağabeyim, çocuklarımın Devlet amcası, ilişkimiz ancak mezarda bitecek dost”  gibi nitelemeler hakikaten göz yaşartacak cinsten... Teessüfümüzün nedeni ise ‘ultrasamimi’ ve de ‘megahalis’ bu düşüncelerin on yıl bizlerden saklanmış veya esirgenmiş olması...

Kabahat bizde şüphesiz... Kalp gözümüz kapalı olduğu için hem Devlet Bahçeli’nin hem de Şefkat Çetin’in on yıldır zahiren söylediklerine ve göründüklerine kandık!.. İlim erbabı olmadığımız için sırra eremedik!..

Yazıklar olsun bize!.. Ama bu arada işi de öğrenmeye başladık... Bundan sonra kim kime sallarsa, bileceğiz ki, bu ancak mezarda bitebilecek büyük dostluğun ’şifre’li ifadesidir, aman tezgaha gelmeyelim!..

“Döndük ama bir sorun hele niye döndük” dercesine konuşan Şefkat Çetin’in Malkoçoğlu kıvamındaki kurtarıcı misyonu gerçekten takdire değer... Meğer ‘değişim’ adı altında partinin temellerini dinamitlemek isteyenler varmış!.. Şükür ki, hepsinin oyunları Çetin sayesinde deşifre oldu!.. Ağabey bir de gulyabanilerle Daltonları hallederse her şey güllü gülistanlık olacak!..

Baştan aşağı felsefe, ideoloji ve ihtişam fışkıran röportajın her satırı heyecan vericiydi fakat  “Milliyetçi hareketi yarın ne yapacağı belli olmayanların eline bırakmamak için döndüm” bölümü başta beni, bütün millyetçileri, hatta milletin alayını, Ortadoğu ve Balkanları, yetmedi tüm dünyayı, hatta galaksiyi sarsıcı boyuttaydı!..

En son aldığımız haberlere göre Satürn güçlükle durulsa da Jupiter’deki sarsıntı devam ediyor!..

Öyle ya, ya MHP ne yapacağı belli olmayanların eline geçerse? Ya hükümetin başına bir şey gelir de kaos çıkar diye endişe edecek olanlar partiyi işgal ederse? Ya istikrar için ‘sağlığa duacı’ olacak olanlar göreve gelirse? Ya AKP’nin her kritik adımında muhalif kimliğinden vaz geçip, aynı safta hizalanacak ‘yüksek onur bağımlılar’ idareyi ele alırsa? Ya barajı aşmayı başarı diye kastırıp, iktidar hedefi asla taşımayacak, siyasi yelpazeyi tamamlayıcı figür olmaktan mutluluk duyacak tipler işbaşı yaparsa?

Ya Erdoğan ‘kardeş’ini Cumhurbaşkanı ‘atayacağı’ zaman yol açanlar, tezkere ve mahalli seçimlerin öne alınması örneklerinde olduğu gibi AKP sıkıştığında omuz verebilecek olanlar mahkemeye kadı olursa?

Ya partiye ve ülkücü harekete hizmet hizmet etmesi için görev alıp, bütün imtiyaz ve imkanları uçkur peşinde harcayacak olan gözü dönmüş kurmay kadrosu makamları doldurursa?

Allah korusun değil mi? Evlerden uzak olsun, başka partilerin başına bunlar gelmişti de nasıl perişan oluşlardı!.. Mesela Yunanistan’da PASOK, Almanya’da Hıristiyan Demokratlar, Suriye’de BAAS gibi!..

Onun için Şefkat Çetin çok haklı...

Su uyur, düşman uyumaz...

Dolayısıyla MHP’yi, ne yapacağı bilinmeyen, kime pazarlayacağı belli olmayan tiplerden korumak lazım!..

Aksini düşünmek bile korkunç!..

Mazallah!.. Mazallah!..