DBP (Demokratik Bölgeler Partisi) Eş Genel başkanı Sayın Kamuran Yüksek ile kahvaltıda bir araya geldik.

Kahvaltının gündemi;

Refaranduma sayılı günler kala, eş genel başkan, referandum sürecine dair,basın emekçileriyle istişarede bulunacaktı.

Eş başkanın oturduğu platformda, kentin HDP ve DBP il yöneticileri ve milletvekilleri de vardı.

Kahvaltı, mekan sahibi, BAK HELE BAK YUSUF'UN bilindik keyifli espirileri ile başladı.

Kahvaltılı sohbete katılan medya emekçileri ise bildik arkadaşlardılar. 

Yani bu kentin acılarına ve sevinçlerine ortak olan, kentin acılarını ve sevinçlerini kendileriyle özdeşleştiren sahada olan emekçilerdi. 

Meslek ahlakını, paraya, ranta pazarlamayan çocuklar.

Güne ve güçlüye göre duruş değiştirmeyen çocuklar.

Dün nasıldıysalar, bugün de öyle olan emekçiler.

Anlayacağınız mütevazı bir sohbetti. 

Ne sıralı dizilmiş korumalar, ne de şahşahalı bir atmosfer vardı.

Yani daha iki yıl öncesinde bu kentte 8 milletvekilliğin yedisini alan, 13 belediyenin (Büyükşehir dahil) 11 belediyesini alan bir siyasi parti mütevazı bir kahvaltıya ev sahipliği yapıyordu.

Birileriniz bunu,söz konusu partiye,yani HDP ve BDP'ye olan ilginin azaldığına yorumluyabilirsiniz fakat ben öyle düşünmüyorum.

Çünkü kahvaltı sonrası öğlen saatlerinde yapılan 'HALK BULUŞMASI " toplantısında adeta izdiham yaşandı.

Halk, salona sığmadı. 

İsterseniz, görenlere sorun.

Her neyse...

Mevzu bu değil.

Asıl mevzu, yani dikkatimi cezbeden detay şu.

DBP eş genel başkan,sayın Yüksek'in toplantı yaptığı mekanın farklı bir salonunda başka bir etkinlik vardı.

Sanırım kentin sermaye grubundan birkaç kişinin katıldığı kahvaltılı toplantı yapılıyordu.

Orada olanlar arasında Kamuran Yüksek'in başkanlık yaptığı partide yöneticilik yapmış sonrasında STK yöneticiliğine terfi edenler vardı.

Bu partilere maddi ve manevi katkı sunan işadamları vardı.

Mesleğini,parasal ilişkiler üzerinde şekillendiren ve kim güçlüyse "
PADİŞAHIM ÇOK YAŞA " diyen Sözümona gazeteciler de vardı.

Ama ne oldu?
Biliyor musunuz?
Bu zatlar,sayın yüksek ve gelen heyete görünmemek için hatırı sayılır bir gayret sergilediler.

Adeta kaçtılar...

Kaçtılar....Kaçtılar. ..

Vallahi de billahi de öyle....

Bırak farklı düşünenleri, bu partide bir zamanlar yöneticilik yapanlar, destek sunanlar da öyle yaptı.

Buna rağmen,
HDP MV Lezgin Botan çıkışta bu efendilerin yanına gidip tokalaştı ve hal hatır sordu. 

Beni hayretler içinde bırakan bu tablo karşısında ne düşündüm biliyor musunuz?

Aklıma ne geldi biliyor musunuz?

07 haziran öncesi süreç geldi.
Hani HDP'den milletvekili olabilmek için,
Belediye başkanı olmak için
Hatta ve hatta sadece bir meclis üyesi olabilmek için elli takla atanlar vardı ya.
Hani, HDP o zaman çok güçlüydü ya.
Hani, STK yönetimine aday şahsiyetler HDP'den refarans  almak için ağız dolusu yalan söylüyorlardı ya.

İşte  o günler geldi aklıma.
Vallahi de billahi de o günler olsaydı, bu riyakarlar böyle yapmazdı.

hasta yatağında olanlar  dahi  gelip, bugünkü DBP ve HDP heyetini selamlarlardı. 

Vallahi de billahi gelip kapı önünde bekler düğme ilikleyerek heyete görünmeye çalışırlardı. 

Vay be...

Şaşıyorum.

Cidden şaşıyorum.

HDP yada DBP yalnış ta yapmış olabilir.

Halkla bütünleşmede eksikleri olabilir.

Eleştirirsin de yerden yere de vurursun.

Fakat begensen de begenmesen de sözkonusu partiler hala bu kentte ve bu bölgede iktidar olan partiler. 

Ama süreç değişti. ..
Ama güçler dengesi değişti.
Dün HDP ve BDP'YE şirin görünme telaşesinde olanlar çark etti.

Şimdi artık iktidar siyasetçilerinin önünde el pençeler.

Onlarla aynı fotoğraf karesinde görünebilmek için ter döküyorlar.

ÖKÜZ ÖLDÜ ORTAKLIK BİTTİ...

İşte bana garip gelen bu.

İşte,insanların ölmemesi ,Türkiye halkları arasında kalıcı barışın sağlanması için Kamuran Yüksek gibi siyasetçiler çaba sarfederken, yan tarafta 'EN' olabilmek için kurulan sahte ilişkiler.

Aman tanrım bu nasıl çelişki? 
Bu nasıl ruh hali.

Bu kenti bunlar mı yönetecek...!

Ahalinin ahvaline  kendini,mesleğini paraya endeksleyenler mi tercüman olacak..!
Heyf.

Heyf.

Heyf méxabın....