Van İl Halk Kütüphanesi’nde düzenlenen Klasik Kürtçe Edebiyat Ve Kürtçenin Şaheserleri söyleşisinin moderatörlüğünü Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Gülşen Orhan yaptı.

Gülşen Orhan’ın Kürtçe ve Türkçe olarak sunuşunu yaptığı söyleşinin konuşmacıları ise; Abdulhadi Timurtaş, Mehmet Halit Yalçın, Ali Karadeniz ve Mehmet Nesim Doru oldu.

Whatsapp Image 2024 07 04 At 15.44.42

“BU ESERLERLE ARAMIZA 80 YIL GİRDİ”

İlk olarak 2010 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan öncülüğünde başlayan Kürtçe eserlerin basıldığı projeyle bugüne kadar 14 ayrı eser basıldı.

Sunuşa okuduğu kaside ile başlayan Gülşen Orhan, "Bugün bu önemli söyleşi ile bir aradayız. Biliyorsunuz ki Kürtçe klasik edebi eserler neredeyse 80 yıldır aşina olmadığımız yayınlar. Bu yayınlar, Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın önderliğinde çıkarılmaya başlandı ve buradaki hocalarımızın yaptığı katkılar da bu çalışmanın önemli bir kısmını oluşturuyor." dedi.

Orhan, "2010 yılında başlayan bu girişimle bugüne kadar 14 farklı kitap basıldı. Mem-u Zin'in basımıyla başlayan bu hikâye bugüne kadar geldi. 80 yıllık bir yasaktan sonra biz bu projeye vakıf olduk. Bu eserler önemli bir nesle ulaşamayan bir mirastı. Bugün bu miras halkımıza ulaştı. Bu büyük miras yalnızca Kürtlerin değil bu ülkenin mirasıdır." ifadelerini kullandı.

“İNSANLIĞIMIZI KURTARACAK ŞEY KÜLTÜRDÜR”

Kürt Edebiyatı alanında birçok araştırma yapmış ve eserler vermiş olarak konuşmacılar arasında bulunan Ali Karadeniz, edebi metinleri değerlendirirken kullanılabilecek farklı metot ve boyutlardan bahsetti.

Ali Karadeniz, "İnsanlığımızı, hayatımızı kurtaracak şey kültürdür. Kültür ve Turizm Bakanlığı şu ana kadar 14 Kürtçe eser yayınladı ve yayınlamaya da devam ediyor. Bu yıl içerisinde 4 yeni eser daha yayına girecek diyebiliriz.” şeklinde konuştu.

Karadeniz, “Kürtçe yazılmış klasik eserleri göz önünde bulundurduğumuzda bu eserlerde tasavvufi bir bakış açısı olduğunu söyleyebiliriz. Ancak bu metinlere tek boyutla bakmamalıyız. Çünkü her metin bizlere okur olarak farklı anlamlar çıkarma inisiyatifi veriyor. Tabii bu demek değildir ki eserleri bağlamından koparacağız. Ben de buradan yola çıkarak "havf ve reca” yani “korku ve ümit" ikilemesi üzerinden söz konusu Kürtçe eserleri incelemeye çalıştım. Bir konuyu ele alırken o eseri zenginleştirmek gerekiyor. “Havf ve reca” kavramları tüm bir tasavvufun bel kemiğini oluşturan öğelerdir. " ifadelerini kullandı.

Kaynak: WanHaber: Zehra Boğatekin Akman/Fatma Öztürk