Son zamanlarda dünya olarak çok zor günlerden geçiyoruz. Hep birlikte yaşadığımız bu zorlu süreci sağlıklı kalarak geçirmeye özen gösteriyoruz. Şu süreçte evde kalmanın önemini unutmamanız gerekiyor.
Bu yazımda artık sonuna geldiğimiz salgın sürecindeki kaygımızı nasıl kontrol altına alabiliriz paylaşmak istiyorum.
Hayat inişli çıkışlıdır. Bu inişler ve çıkışlar hayatımızın temel kuralıdır. Kalp ritmimizi bile somutlaştırıp kağıda aktardığımızda asla düz bir çizgi değildir. Eğer düz olursa hayat durmuş demektir. Hayat olması için iniş ve çıkışların olması gereklidir. Tıpkı bugün olduğu gibi. Bu yaşadığımız zor günler diğer zor günlerden farklı. Çünkü birçoğumuz fizyolojik olarak değil psikolojik olarak yoruluyoruz. Hayatta kalmak temel motivasyonumuz. Tehlike ve tehdit karşısında kendimizi korumaya ve hayatta kalmaya çalışan programlanmış canlılarız. Varlığımızı, sağlığımızı tehdit eden her dış etken bizim için psikolojik yorgunluğa sebep olacak stres kaynağıdır.
Stresli bir durumla karşılaştığımızda 3 tepki verme ihtimalimiz vardır. Kaçmak, donakalmak ve savaşmak. Herkes mizacına ve psikolojik sağlamlık düzeyine göre bir tepki verir. Kimi insanlar bu süreçte salgını ciddiye almayıp önlemlere de önem vermemekte kaçınmaktadır; kimi insanlar yaşanılan bu süreçte ne yapacağını bilemeden sağlıklı düşünemez halde dona kalmaktadır; kimileri ise gerekli önlemlerini alıp korkusunu da kaygısını da kontrol altında tutmayı becerip bu süreci kendi lehlerine çevirmektedirler. Önemli olan bu süreçte kaygımızı kontrol altında tutabilmektir.
Evde kaldığınız bu süreçte kaygılı hissetmeniz normaldir. Kaygılı hissetmek virüsten korunmanız için gerekli önlemleri almanıza faydalı olacaktır. Fakat kaygılarınız tedbirlerinizi aldığınız halde azalmıyor ise kişisel kaygınız olabilir. Bazı insanlarda bu tür stres verici olaylarda felaketleştirme dediğimiz bir düşünme yapısı olabiliyor. Kişiler bu tür olaylar ile ya da benzer olaylar ile karşılaştıklarında zihinlerinde bunu en felaket olarak algılıyor ve kötü sonucu düşünmeye başlıyorlar. Bu da onların sağlıksız bir şekilde kaygılanmalarına ve paniğe kapılmalarına sebep oluyor. Çocuklarınız, yakınlarınız siz ne ölçüde kaygılanırsanız onlarda o ölçüde kaygılanmaya başlıyorlar. Bu süreçte okulundan, arkadaşlarından ve oyun alanlarından mahrum olan çocukların kafalarındaki soru işaretlerine cevap ararken sizin duygularınızı takip ettiğini unutmamanız gerekiyor. Duyguları hissetme konusunda çocuklar yetişkinlerden daha yeteneklidir. Bu yüzden onlar için zaten karmaşık olan bu süreçte kaygınızı kontrol altında tutmanızı öneririm.
‘Kaygımı nasıl kontrol altında tutacağım?’ dediğinizi duyar gibiyim. Bu konuda aslında yapacağınız şeyler çok basit ve kısa kısa. Haberleri eskisinden daha çok izliyorsunuz veya okuyorsunuz, sosyal medyada bu konu ile ilgili çok fazla bilgiye maruz kalıyorsunuz. Okuduğunuz gördüğünüz bilgilerin doğru olup olmadığını bile tartışmıyorsunuz. Bunu istemsizce yapıyor olabilirsiniz. Çünkü belirsizlik insanları buna iter. Ama farkındalık bundan kurtarır. Sizlere tavsiyem şu: Kendinize güvenebileceğiniz birkaç kaynak seçin sadece onlardan gelen bilgileri kabul edin ve okuyun. Onun dışında sosyal medyada ki görüntülere de kendinizi maruz bırakmamanız lazım. Çünkü görüntüler tramvatize olmamıza sebep olabiliyor. Önlemlerinizi mutlaka alın bu sizde psikolojik olarak rahatlamanıza sebep olacaktır. Bolca vaktinizin olduğu bu günlerde kendi ilgi alanlarınızı keşfedin. Ailenizle gelecek ile ilgili hayaller kurun bunlar gelecek ile ilgili motivasyonunuzu arttırır. Sosyal mesafenin duygusal ilişkinize engel olmasına izin vermeyin. Duygular arası sosyal mesafe kuralımız yok. İlişkileriniz size psikolojik destek sağlayacak en önemli kaynaklardan biridir. Korona virüs dönemini lehinize çevirmenizi, size iyi gelen şeyleri daha sık yapmanızı tavsiye ederim.
SAĞLIKLA KALIN....
Psikolog Tuğba Nur Pütün