Kızgınım Size, Kızgınız!

“İnsanlar görüyorum...  Yangından kaçar gibi kaçıyorlar vazifeden. Önlerinde uçurum. Bir uçurum ki memleketimin insanları ile dolu. Bir uçurum ki uçsuz bucaksız… Uçurum değil, bir ejderin ağzı.”

(Cemil Meriç)

Nereye kaçıyorsun, nereye sürüyorsun atını? Ardında binlerce cenaze, binlerce kavrulan yürek varken senin neyin derdindesin, a utanmaz!

Ananızın göğsünden emdiğiniz süt bile bu toprağın mahsulü, babanızın ellerindeki nasırda bile izi var bu toprağın. Bu toprak ki kan ile sulanmış Çağrı Bey’den Önkuzu’ya,  Önkuzu’dan Güneydoğu dağlarında kahpece şehid edilen Mehmet’e kadar. Elbette ölümlerden değil gamımız, elbette haklı gururunu yaşıyoruz şanlı tarihin lakin bizi karamsarlığa iten pervasızlığınız, canımıza tak etti!

Kızgınım size, kızgınız! Zira kısırlaşmış bir rahim gibi verimsiz, çürümüş bir hayvan cesedi kadar iğrençsiniz. Bütün kaleler sizde, bütün imkânlar emrinize amade, ağzınızdan çıkacak bir çift söze bakan milyonlarca insan var ve siz, Türk’ün meclisinde korkuluk görevi görmektesiniz. Markalı kıyafetlerin içinde sırıtan, kafası ve ciğeri pörsümüş korkuluklar… Mevcudiyetiniz, makam araçlarından, deri koltuklarınızdan ve sizden nemalanan dalkavuklarınızdan ibaret. Köylerden uzak, seçmenine yabancı, milliyetçilikten bihaber, kaygısız, gamsız, şuursuz vekiller… 

Kızgınım size, kızgınız! Meydanlarda yoksunuz, hanelerde yoksunuz, tarlalarda yoksunuz, okul sıralarında yoksunuz, sanatta yoksunuz, ilimde yoksunuz ve bunca yokluğa rağmen bizi de yok etmeye gayret ediyorsunuz. En basit örneğinden; sizi siz yapan seçmeniniz,  cumhuriyet mitinglerinde komünistlerin arasında sürüngen muamelesi görürken utanmadınız mı? Utanmazsınız! Çünkü siz var olabilmek için verilecek onurlu bir mücadele anlayışından da yoksunsunuz. Bütün hesap ve gayretleriniz menfaat merkezli, bütün ilişkileriniz kahpelikler üstüne kurulu. 

Kızgınım size, kızgınız! Düşünmekten aciz insanlar yarattınız kendinize köle edebilmek için, ufkun derinliklerine uzanan bütün yolları tıkadınız, boş sloganlar ile uyuşturdunuz coşkun yürekleri. Sırf, Ankara’nın kaymağını yiyebilmek için… Hâsılı yanıyorsak bugün parsel parsel, siz de sorumlular arasındasınız.

Bu kadar ağır konuşmaya hayâ ederdim lakin 4 Kasım’daki kongre tartışmaları vesilesiyle ne kadar hayâsız ve rezil olduğunuzu belgeleriyle gösterdiniz bize. Bu sebeple zerre kadar pişmanlık ve ar duymayacağım, sözlerimden ötürü.

Bozkurtlar’ın hür ve yiğitçe bir irade ile meydanları doldurmasını, Ülkü’yü seçim sandıklarında değil, yüreklerde yaşatmasını temenni ediyor ve..

‘Türk ırkı sağ olsun’ diyorum.