Kız Çocuklarının Evlendirilmesi…
Kur’an’ı TAHRİF Girişimleri Talak.4 Örneği…
“…Mücrimlerin Yolu Belli Olsun Diye…” (En’am.55)
Evet, mücrimlerin yolunun belli olması için ayetler detaylandırılmış ve ayrı-ayrı birbirleriyle bağlantıları (Te’vili) kurulmak suretiyle Rabbimiz tarafından çok detaylı bir şekilde Tafsil edilmiştir.
Fakat ne yazık ki TAHRİF ehli boş durmamış ve birbirleriyle bir zincirin halkaları gibi bağlanmış olan ayetler topluluğunun bağlantılarının kesilmesi suretiyle kendi kafalarındaki kuruntulara göre şekillendirdikleri sisteme Rahman’ın ayetleri çok açık bir şekilde alet edilebilmiştir.
Bu tahrifatı ve bunun boyutlarını görmek ve incelemek için Kur’an meallerini DİKKATLE okumak yeterli olacaktır. Bir tahrifatın ulaşabileceği en üst sınıra ulaşılabilmiş ve ‘Küçük Kız Çocuklarının Evlendirilebileceği’ ile ilgili KURUNTULAR maalesef Allah’ın kitabına söyletilebilmiştir.
Bunun en güzel örneklerinden biri de Talak Suresinin 4.Ayetidir…
Tamamen KURUNTULARA göre çevirisi yapılmış olan bu ayet Meal ve Tefsir yazarları tarafından kendi kafalarında şekillendirmiş oldukları SİSTEM’e hizmet edebilecek şekilde çok açık ve net bir şekilde alet edilmiştir.
Önce bunun için bir ‘alt yapı’ oluşturulmuş ve neredeyse bütün Fıkıh ve Tefsir kitaplarında ‘Nebimizin Hz.Aişe validemizle dokuz yaşında evlenmiş olduğu’ vurgulanmış ve ‘kafalarındaki sistem’ için gerekli alt yapı çalışmaları hazırlanmıştır.
Bu rivayetlerle olay şuna indirgenmiştir ;
‘Muhammed (a.s) dokuz yaşındaki biriyle evlenmişse ve bu durum O’nun bir sünneti ise bizi bu durumdan men eden ne olabilir ki…’ düşüncesi zihinlere açıkça kodlanmıştır.
Tabi Aişe validemizle dokuz yaşında evlenmiş olmasının gerekçeleri ve söz konusu Nikâh olayının sebepleri üzerinde türlü-türlü açıklamalar yapılmaya ve söz konusu dokuz yaşındaki evlilik olayı meşru ve makul gösterilmeye çalışılmıştır. Yine bu durumla ilgili ‘akla ziyan’ savunmalar yapılabilmiştir…
Oysa Muhammed (a.s) hakkında ileri sürülen bu iddiaların Kur’an süzgecinden geçmeyeceği ve Kur’an’ı bizzat uygulamış olan biri için bu durumun apaçık bir İFTİRA olduğu konusunda hiçbir şüphe bulunmamaktadır.
Konumuz Muhammed Nebinin Aişe ile evliliği olmadığı için bu konuya girilmeyecektir…
Evet, biz Mü’minler Muhammed (a.s)’a açık bir iftira olduğu konusunda içimizde ‘en ufak’ bir sıkıntı duymamaktayız. Neden mi ? Çünkü Kur’an açıkça Nisa Suresinin 6. Ayetinde ‘NİKÂH ÇAĞI’ diye bir kavramdan bahsetmektedir. Yine aynı ayet ‘RÜŞD’ diye bir kavramdan bahsetmektedir.
Kur’an açık ve NET bir şekilde Nikâh ve Rüşt çağından bahsettiği halde Muhammed Nebi’nin bu ayetlere aykırı davranmış olamayacağı ve yine Kur’an’ın anlattığı Resul ile bağdaşmayacağı ise çok açıktır. Bu durum yani sadece Nikâh çağından bahseden ayetlerin varlığı bu evlilik olayı ile ilgili rivayetleri açıkça yalanlamakta ve de çürütmektedir.
Gelelim Talak Suresinin 4. ayetindeki Tahrifata…
Önce ayetin Diyanet işleri tarafından yapılmış olan çevirisine bir göz atalım.
“Kadınlarınızdan âdetten kesilmiş olanlarla, henüz âdet görmeyenler hususunda tereddüt ederseniz, onların bekleme süresi üç aydır. Hamile olanların bekleme süresi ise, doğum yapmalarıyla sona erer. Kim Allah’a karşı gelmekten sakınırsa, Allah ona işinde bir kolaylık verir.” (Talak.4)
Biliyorsunuz Talak demek boşanmak demek. Bu sure de boşanma olayı anlatılmakta ve 4.ayete gelindiğinde ise bu söz konusu boşanma için bir İDDET süresi belirlenmektedir. Yani eşinizi boşamaya karar vermişseniz şayet, onlar için 3 aylık bir İDDET süresi sayıp hesaplamak ve bunun takibini yapmak zorundasınız. (Talak.1) Çünkü Allah bu görevi (İddeti sayma görevini) bizzat erkeğe yüklemektedir.
İDDET süresi, boşanmış kadınlarda 3 ay (Talak.1); eşleri vefat etmiş olan kadınlarda ise 4 ay 10 gün (Bakara.234) olarak Rabbimiz tarafından belirlenmiş ve hükme bağlanmıştır…
TAHRİF EHLİ tarafından Talak Suresinin 4.ayetinde geçen ‘lem yehidne’ ifadesi ‘henüz adet görmemiş olanlar’ olarak tercüme edilmektedir. Şayet ayette ‘lemme yehidne’ ifadesi geçmiş olsaydı ‘henüz adet görmemiş olanlar’ anlamına gelebilirdi.
Oysa kullanılan ifade ‘lem yehidne’dir. Bu ifade ise ‘normalde adet gördüğü halde herhangi bir nedenden ötürü 3 ay veya daha uzun bir süre adet görmeyen’ kimseleri kapsamaktadır.
Tefsir ve Fıkıh kitapları incelendiğinde, ‘henüz adet görmemiş olanlar’ kısmının ‘ergenlik çağına girmediği için henüz adet görememiş kız çocuklarını’ kastettiği açıkça belirtilmektedir. Yani ayet bizim kendilerine Alim, Müfessir ve Muhaddis dediğimiz kimseler tarafından ‘henüz adet görmemiş bulunan kız çocukları’ olarak anlaşılmıştır maalesef.
Yani yorum tam olarak şöyle yapılmaktadır; “Ayette bir boşanma söz konusudur ve bu boşanma ‘henüz adet görmeyenler’den bahsettiğine göre bu durumdaki bir kız çocuğu ile boşanmanın hükmü anlatıldığına göre bu kızlarla bir NİKÂH söz konusu olmalıdır ki bir İDDET veya bir TALAK söz konusu olabilsin” denilmiştir.
Kur’an’ın Tafsil ve Tefsirinin ALLAH tarafından değil de insanlar tarafından yapılmış olduğunda ne gibi sonuçlar doğurabileceğinin en iyi örneklerinden biridir bu durum aslında.
Herhangi bir RAHATSIZLIĞI nedeniyle adet görmeyen veya göremeyen kimseleri anlatan ayet,
Güya henüz adet görmemiş bulunan kız çocuklarının anlatıldığı bir forma dönüştürülmüştür…
Bu ayrım bilinçli ve kasıtlı olarak yapılmış olup kendi KURUNTULARINI Allah’a isnat etmişlerdir…
Şayet ayet kız çocuklarını kastetmiş olsaydı ‘vildan’, ‘benat’ gibi kelimeler kullanılmış olurdu, ayrıca NİSA kelimesinin kullanılmış olması da yine manidardır ve yine bu kelime Kur’an’da ‘yetişkin bayanlar’ için sıklıkla kullanılmaktadır.
Kitabın TAHRİF edilmesi demek, kitaptan bir takım kelimeleri söküp atmak değildir…
Kitabın TAHRİF edilmesi demek, kitabın sayfalarından bir bölümünün yırtılarak atılması demek hiç değildir…
Böylesi bir tutum içerisine giren bir kimseye HİÇKİMSE asla ve kat’a itibar etmeyecek ve hatta tabiri caiz ise ‘adam yerine’ dahi konulmayacaktır.
TAHRİF tam olarak ANLAMLAR üzerinde yapılan bir OPERASYON’un adıdır aslında…
Rabbimizin KELİMELERİ doğruluk (sıdk) ve adalet (adl) bakımından TASTAMAMDIR (Enam.115)
Herhangi bir hususta TAHRİF’ten söz edilebilmesi için bu konuyu anlatan ayetlerinin bir bölümünün göz ardı edilmesi veya görmezlikten gelinmesi gerekmektedir. Çünkü bir konuyu anlatan ayetlerin bütünü bir araya getirildikten sonra ancak doğru bir sonuca (Hüküm) ulaşılabilmesi mümkün olabilmektedir. Rabbimizin bize öğretmiş olduğu metod (Araf.52) izlenmeden ayetlerden bir sonuç çıkarılmaya çalışılması ile elde edilebilecek sonuç ancak ZIRVA ile ifade edilebilir…
Kız Çocuklarıyla NİKAH kıyılmasında hiçbir sakınca görmeyen bazı tefsirlere örnekler;
1-) Tefhimul Kur’an isimli Tefsirin sahibi Mevdudi Bu ayetin tefsirinde şöyle söylemektedir:
“…Bu yüzden, henüz hayız görmeye başlamamış kızların, iddetinin beyan edilmesinden anlaşıldığına göre, bu yaştaki kızlarla evlenmek ve kocalarının kendileriyle cinsel ilişkide bulunması caizdir. Dolayısıyla Kur'an'ın caiz gördüğü bir davranışı hiçbir Müslümanın yasaklamaya hakkı yoktur…” Tefhim’ul Kur’an / Talak Suresi / 4.ayetin Tefsiri
2-) Tefsir’ul Münir isimli Tefsirin yazarı Prof. Dr. Vehbe Zuhayli’nin tefsirinde ise söz konusu ayet ile ilgili atılan başlık aynen şöyledir; Yaşı Büyük veya Küçük Olduğu İçin Hayız Görmeyen Kadının İddeti:
Nüzul Sebebi olarak da şöyle bir rivayeti aktarır Müfessir Vehbe Zuhayli;
"Kadınlarınızdan artık adetten kesilmiş olanlar..." ayetinin (4. ayet) nüzul sebebiyle ilgili olarak İbni Cerir, İshak b. Rahuveyh, Hâkim ve Beyhaki'den rivayetine göre Übey b. Ka'b şöyle dedi: Kadınların iddetleri hakkında Bakara suresindeki ayet nazil olunca bir kısım insanlar kadınların iddetlerinden bazıları zikredilmedi, dediler. Bunlar: “Küçükler, hayızdan kesilen büyükler ve hamilelerdir.” Bunun üzerine sadedinde bulunduğumuz bu ayet nazil oldu.
Mukatil'in rivayetine göre bu ayet nazil olduğunda Hallad b. Numan: "Ya Rasulallah, henüz hayız görmeyen, hayızdan kesilen, hamile olan kadınların iddeti nedir?" deyince bu ayet nazil oldu… (Bkz.Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, Risale Yayınları: 14/523)
3-) Fizilal-il Kur’an isimli tefsirin Talak.4 ayet ile ilgili bölümünde ise şunlar kayıtlı;
“Hayız görmeme durumu hem hayızdan kesilmiş kocamış kadınlar hem de yaşının küçüklüğünden veya bir hastalıktan dolayı henüz hayız görmeyen kadınları kapsıyor...” (Bkz.Fizilal-il Kur’an / Talak Suresi / 4.ayetin Tefsiri)
4-) Câmi'ul Beyân fi Tefsir'il Kur'ân isimli Tefsirin yazarı ibn-i Cerir Taberi de aynı görüştedir:
“Übey b. Ka'b'dan nakledilen diğer bir görüşe göre ise buradaki şüphe, âdetten kesilen kadının iddetinin hükmünün ne olacağı hakkındadır. Zira bu âyet gelmeden önce, akıl baliğ olmayan küçük çocukların, âdetten kesilen kadınların ve hamile olan kadınların iddetlerinin neye göre hesaplanacağı bilinmemekte idi. Âyet-i kerime geldi ve âdet görmeyen bu kadınların iddetlerinin aylarla hesap edileceğini beyan etti ve bunun üç ay olduğunu bildirdi… Âyet-i kerimede: "Hiç âdet görmeyenler de böyledir." buyurulmaktadır. Bundan maksat, küçük yaşta evlenen ve zifafa girdikten sonra boşanan kadınlardır. Nitekim Süddi, Katade ve Dehhak bu kısmı aynı şekilde izah etmişlerdir.” (Bkz.Câmi'ul Beyân fi Tefsir'il Kur'ân / Talak Suresi / 4.ayetin Tefsiri)
Rabbimiz kitabını Arapça Kur’anlar (12.2) halinde, birbirini tamamlayan (Mesani 39.23), birbirini TAFSİL eden (41.3) bir kitap şeklinde inzal ettiğini belirtmektedir. Bu husus çok önemlidir…
Mü’minlere (Allah’a Güvenenlere) düşen şey Allah’ın kendi kitabında oluşturmuş olduğu SİSTEMİ anlamaya çalışmak olmalıdır… Yoksa insanlar O’nun kurguladığı sistemi anlamak yerine ona müdahale etmeye başladıklarında ise yeryüzünde fesad kaçınılmaz olacaktır.
Nasıl ki, Allah’ın Kevnî (Kâinat) ayetlerine insanların bir müdahalesi söz konusu edilemez ise, Münzel (indirilmiş) ayetlere de insanların bir müdahalesi olmamalıdır…
Kevni ayetleri tanımaya ve sistemi anlamaya çalışmalıdır insanlık…
Sisteme müdahale etmeye ve Onu değiştirme girişiminde bulunmamalıdır insanoğlu… (2.205)
Yani nasıl ki, insanların Güneş’in ve Ay’ın konumu ve hareketlerini değiştirmeye kalkmak yerine sistem üzerinde çalışarak sistemi tanımaya çalışmaları gerekiyor ise, aynı durum indirilmiş olan ayetler topluluğu (Kur’anlar) için de geçerli olmak zorundadır. Ayetleri ve bu ayetlerin kurduğu sistemi tanımaya, anlamaya ve anlamlandırmaya çalışmalıdır insanoğlu, Değiştirmeye DEĞİL…
Ayet okumak ile Kur’an okumak arasında bir fark olduğuna iman edenlerdeniz…
Ayet okumak, parçacı yaklaşmak ve ayet ile kafanızdaki kurgularla bir takım irtibatlar kurmak suretiyle bir sonuç çıkarmak demektir ve bu son derece yanlıştır…
Kur’an okumak ise, bir konuyu anlatan bütün ayetleri bir araya getirip daha sonra doğru bir hükme ulaşma ameliyesidir ki Kur’an buna hikmet diyor…
Talak.4. ayeti tek başına okuyan bir kimsenin hata yapma ihtimali ve yanlış bir sonuca (hükme) ulaşma ihtimali çok yüksek olacaktır. Fakat bu ayeti detaylandıran ve Kur’an’ın tabiriyle TAFSİL eden diğer ayetler topluluğunu incelediğinde Nisa.6 da NİKÂH ÇAĞI ve RÜŞD gibi kavramlarla da tanışacak ve ancak O zaman kafasındaki Te’vil’e değil de Allah’ın koyduğu bağlantılara (Te’vil’e) ulaşabilecektir.
“O’nun Kur’an’ı tamamlanmadan (ayet kümelerini tam oluşturmadan) hüküm vermede acele etme ve De ki; Rabbim ilmimi arttır…” (Taha.114)
“Ey Rabbimiz senin SÖZLERİNİN üzerine SÖZ tanımayanlardan eyle bizleri…” (77.50 - 12.101)
Koyduğu kuralı, aldığı kararı (Hüküm) Allahtan daha güzel olan da kimdir…? (95.8)
Selam Hidayete (Kur’ana) tabii olanların üzerine olsun…
“…Rabbimize karşı mazeretimiz olsun diye…” A’raf.164
Abdurrahman BİLDİRİCİ