Konuyla ilgili AA muhabirine açıklama yapan İstanbul Gıda ve İhtiyaç Maddeleri Perakendeciler Derneği (İstanbul PERDER) Yönetim Kurulu Başkanı Faruk Güzeldere, saldırıların başladığı dönemlerden bu yana tüketicilerde yüksek bir hassasiyet oluştuğunu vurguyarak, "Tüketicilerin boykot ürünlere karşı duyarlılığı oluştu. Belirli markaların tüketiminde yüzde 30-40'lara varan bir azalma olmuştu. Özellikle temizlik, kişisel bakım, içecek ve kahve gibi kategorilerde. Burada yerli markaların özellikle içecek ve temizlik gruplarında pazar payları arttı." diye konuştu.
Tüketicinin bu kapsamda ciddi bir etkisi olduğunu söyleyen Güzeldere, "Boykot kurumsal değil ancak bireysel bir inisiyatif. Saldırıların ilk zamanlarında boykot çok etkiliydi, hassasiyet zirveye ulaşmıştı. Ama bugün geldiğimiz noktada hassasiyette azalmalar var." ifadelerini kullandı.
Güzeldere, marketlerde konuyla ilgili yapılan çalışmalara yönelik yerli üretici markaların ürünlere yerli üretim olduğuna dair etiketler eklediklerini de belirterek, şunları kaydetti:
"Belli kategorilerde özellikle pazara giremeyecek yerli markalara güzel bir fırsat oluşturdu. Yerli markalarımız da buradaki bu teveccühü görüp yeni ürünler ürettiler. Özellikle bulaşık makinesi kapsülünde çok farklı ürünler üretildi. Bununla beraber diğer diş macunu, şampuan, kişisel bakım ürünlerinde de bir hassasiyet oluşmuştu. Onlara da bir fırsat oluştu.
Markaların daha sürdürülebilir ve kalıcı olmaları için en azından tüketicilerin lehine fiyat skalasını düzgün bir şekilde devam ettirmeleri yarar sağlayacaktır. En iyi boykot üretimdir. Ülke ekonomimiz için kendi markalarımızı çıkarmamız lazım. Yerlilik diyoruz, bu manada gerçekten özellikle gıda ürünleri tarafında yerliliğin ne kadar kıymetli olduğu ortaya çıkıyor. Bizim gerçekten yerli üretimi, yerli markalarımızı oluşturup güçlü bir hale gelmemiz lazım."
"2025'te iki kat pazar payına ulaşacağımıza inanıyoruz"
Oğuz Holding Üst Yöneticisi (CEO) Enes Örer, holding olarak rakiplerinden farklı bir şekilde sürekli yatırım yaptıkları için boykot dönemine hazır bir şekilde girdiklerini söyledi.
Örer, bu hazırlığın çok büyük bir avantaj olduğunu belirterek, talebi karşılamanın önemine dikkati çekti.
Sarıyer markalarında gazlı içeceklerinin olduğunu vurgulayan Örer, boykot öncesi duruma değinerek, "Boykot öncesinde şöyle bir durum vardı. Pazar liderleri pazarı domine ettiği ve marka bilinirliği çok yüksek olduğundan kaynaklı bir tüketici alışkanlığı vardı. Bunu kırmak, bunu değiştirmek farklı bir ürünü veya tadı denetmek çok zordu. Ancak boykot süreci bize bu imkanı verdi. Biz de ciddi bir şekilde hazır olduğumuzdan bu fırsatı çok iyi değerlendirdik." dedi.
Örer, Sarıyer Kola'da direkt şeker kullandıklarını, tatlandırıcı kullanmadıklarını dile getirerek, "Bu durum ürünün nefasetini, tadını, her şeyini etkileyen bir faktör olduğundan dolayı, deneme şansını bulduğumuzda tüketici sadakati oluştu. Bu şekilde oluştuğunda da operasyonumuz bir barem birim satıyorken, üç bareme yani üç katına çıktı ve şimdi bu artarak da devam ediyor." şeklinde konuştu.
Şu anda pazarda yüzde 3 Sarıyer Kola olarak pay almış durumda olduklarını ve dünyadaki konjonktürler gereği boykotların dönem dönem yaşanmakta olduğunu söyleyen Örer, genellikle çok kısa süreli ve etkisi uzun sürmeyen boykotlar yaşandığından dolayı bu boykot döneminin farklı olduğunu dile getirdi.
Örer, "İnsanlar bu boykotu uzun süreli devam ettirdi. Burada yurt dışı menşeli ürünlere karşı bir tavır alınarak ülkemizin yerli, milli, Türk markalarına karşı bunların kullanımına karşı ciddi bir teveccüh gösterdiler. Orada da işini iyi yapan firmalar ciddi bir şekilde büyüme fırsatı yakaladı ve biz de onlardan biri olduk." değerlendirmesinde bulundu.
En fazla enerji içeceği satarken, şu anda Sarıyer markasında kola satacak şekilde kendi iç oranlarının sıralamalarının da değiştiğini anlatan Örer, şöyle devam etti:
"Bir önceki yıla 300 endeks gidiyoruz. Ancak bu bir balon değil. Pazardan, iş ortaklarımızdan ve son tüketicilerimizden gördüğümüz bu. Oğuz İçecek olarak, boykot öncesi döneme ait ciromuzu boykot sonrası dönemde üçe katladık. Dolayısıyla Oğuz Holding olarak toplamda 30 milyon avroluk bir hat yatırımı gerçekleştirdik. Son teknoloji hatlarımızla da Adana, Konya ve Sakarya fabrikalarımıza şu anda ikişer tane daha yine gazlı üretimi yapacağımız hatlardan alıyoruz. Dolayısıyla bu büyümenin artarak devam edeceğini, pazar payımızın da 2024 kapanış verilerimize göre 2025'te iki kat pazar payına ulaşacağına inanıyoruz ve bütün hazırlıklarımızı da bu minvalde yapıyoruz."
"Boykotu hafife almamak, önemsemek lazım"
Tüketici Konfederasyonu (TÜKONFED) Başkanvekili İbrahim Güllü de dünyada birçok firmanın yalnızca ticaret değil bunun yanı sıra birtakım siyasi düşüncelerle hareket edebildiğini, artık insanların tepkilerini gösterirken sosyal medyanın dışında o ürünleri almayarak boykot sistemini uygulamaya başladıklarını ifade etti.
Boykotun etkili uygulanması halinde ciddi anlamda ses getirebileceğine ve siyasi dengeleri dahi değiştirebileceğine işaret eden Güllü, şunları kaydetti:
"Yani o ürünlerin devletlerin politikalarına etkisi olabilir. Günümüzde ise devletler maalesef insanlık dışı uygulamalar, eylemler yapabiliyorlar. Biz böyle bir şirketin ordularına destek olup bağış yaptığını ve bu ordunun da başka toplumlara zulmettiğini görünce ister istemez o ürünlere karşı olan ihtiyacımız, sempatimiz, alma isteğimiz bir anda yok olabiliyor. Ve dolayısıyla da toplumsal anlamda tepkimizi ortaya koyabiliyoruz.
Şimdi Türkiye'de de boykotu ciddiye alan, etkili olabileceğini düşünen ve böyle bir hareket başlatan bir grup var. İsrail mallarını boykot ederek en azından bir tepki gösterme, önlemeye çalışma yönünde bir durum söz konusu. Ama Türkiye'de tüm tüketiciler olarak aynı hassasiyeti gösterebiliyor muyuz? Maalesef aynı hassasiyeti gösterdiğimiz söylenemez. Bunun tüm medyada duyurulmasıyla birlikte boykot çağrısı yapılması ve bu boykotun da güzel bir şekilde izah edilmesi halinde bunun yaygınlaşabileceği kanaatindeyiz. Boykotu hafife almamak, önemsemek lazım."