Cumhurbaşkanlığı Kabinesi bugün yoğun gündemle toplandı.

3 saat 15 dakka süren toplantı sona erdi.

Gazze, enflasyon ve asgari ücret ile Yunanistan ziyaretinin görüşüldüğü toplantının ardından, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan açıklamalarda bulundu.

Erdoğan'ın açıklamalarından önemli ayrıntılar..

Ticaret hacmimizi daha da artıracağız

Zirvede Gazze'de yaşanan insanlık dramını gündeme getirdik. Türkiye-Katar Yüksek Stratejik Komitesi'nin 9. toplantısını başarıyla icra ettik. Farklı alanlarda 12 belge imzaladık. Katar'ın onur konuğu olarak Körfez İşbirliği Konseyi 44. zirvesine iştirak ettik. 23 milyar dolara çıkarttığımız ticaret hacmimizi daha da artıracağız. Yarın Yunanistan'a ardından 18 Aralık'ta Macaristan'a ziyaret gerçekleştireceğiz.

"En zoru geride kaldı, inşallah bundan sonra daha iyiye gideceğiz"

Ülkemizin uluslararası platformlar ile ikili ilişkilerinde siyasi, diplomatik, ekonomik alanda kat ettiği her mesafe bizi Türkiye Yüzyılı'na bir adım daha yaklaştırmaktadır. Hem içeride hem de küresel düzeyde belirlediğimiz hedeflere doğru yürüyüşümüzü kararlılıkla gerçekleştiriyoruz.

İhtiyaç duyduğumuz her durumda yanımızda yer alarak Türkiye Yüzyılı vizyonumuza omuz veren her bir vatandaşımıza şükranımızı sunuyorum. İnsanımızı günlük hayatta sıkıntıya sokan meseleleri bire birer çözüme kavuşturuyoruz. En zoru geride kaldı inşallah bundan sonra daha iyiye gideceğiz.

Enflasyonu yavaş yavaş kontrol altına alıyoruz

Enflasyonu yavaş yavaş kontrol altına alıyoruz. Salgın ve küresel krizlerle sarsılan makro finansal istikrarı güçlendirecek adımları kararlılıkla atıyoruz. Yılın üçüncü çeyreğinde yüzde 5,9 oranında büyüyerek OECD ülkeleri arasında en iyi performansı gösteren ülke olduk. Kaliteli ve sürdürebilir büyüme hedefimizden en küçük sapma yoktur.

Emeklilerimizin sıkıntılarını gideriyoruz

Son verilere göre istihdam 32 milyona ulaştı. İşsizlik oranı ise yüzde 9,2'lere geriledi. Çalışan emeklilerimizde serzenişlere sebep olan sıkıntıyı gideriyoruz. 4 milyon 689 bin emeklimizin hesabına bir defaya mahsus 5'e bin lirayı süratle yatıracağız.

Üniversiteli gençlerimize seçim öncesi verdiğimiz ücretsiz internet ve indirimli teknoloji desteği sözümüzü tuttuk. Doğalgaz tüketim desteğini düzenli sosyal yardım programımıza dahil ettik. Toplam 8 aylık ödeme miktarını 1500 ila 3500 liraya yükselttik.

Asgari ücrette ekonomiyi sarsmayacak bir zam yapılacak

Sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarımıza her ay 450 milyon liradan 850 milyon liraya çıktı. 10 ay evvel yaşadığımız ülke ekonomisine 104 milyar ilave yük getiren deprem felaketine rağmen hiçbir insanımızı ihmal etmiyoruz. Yılbaşında çalışanlarımızın ücretlerinde genel ekonomiyi sarsmayacak bir artış yapılacak. İşçilerimizin onayını alacak, işverenlerimizi yormayacak, istihdama zarar vermeyecek bir hedef ile bu süreç yönetilecek.

Önümüzdeki yılı dengeleri yeniden sağlamlaştırma bir sonraki yılı ise atılım süreci olarak görüyoruz.

Birliğimize, beraberliğimize sahip çıkalım, gerisi sabır işidir

85 milyon olarak birliğimize, beraberliğimize, kardeşliğimize, huzurumuza sıkı sahip çıkalım, aramıza fitne fesat sokulmasına izin vermeyelim. Gerisi sadece sabır ve vakit işidir. inşallah 2028'i siyasi, ekonomik, beşeri ve askeri bakımından bölgesi ve dünyanın sayılı güçleri arasına girmiş bir ülke olarak karşılayacağız.

İsrailli yöneticiler ve onları cesaretlendirenler, er geç yargılanacak

Gazze'de öldürülen binlerce kadının yaşlının, masumun yanında yer almak için felsefi gerekçeler aramaya gerek yoktur. Gazze halkına uygulanan zulme karşı çıkmak için sadece insan olmak yeterlidir. İsrail 2. Dünya Savaşı'ndan bu yana Filistin coğrafyasında uyguladığı zulmün hesabını elbette verecektir. Netenyahu nereye kaçar bilemiyorum. 7 Ekim'den bu yana işlediği savaş suçları bu ülkeyi yönetenlerin yakın gelecekte yargılamalarda ayrı bir yere sahip olacaktır.

İsrailli yöneticiler er ya da geç insanlık mahkemesinde yargılanacak, hak ettikleri cezaları çekecek, tarihin çöplüğündeki yerlerini alacaklardır. Netanyahu yönetimine bu cüreti veren Batılı ülkeler de aynı akıbeti paylaşacaklardır. Amerika ve Avrupa ülkeleri İsrail'e sınırsız siyasi, askeri, ekonomik destek vermemiş olsa bu terör devletin yöneticileri böyle pervasız ve acımasız hareket edemezdi.

Batı mayasındaki barbarlık dürtüsüyle hareket etmektedir

Batının tarihi bu bakımdan oldukça karanlık, çirkin, vahşi, gaddarlık örnekleriyle doludur. Biz bunların tıynetini Bosna, Makedonya, Yunanistan, Bulgaristan, Çanakkale, Filistin, Irak, Suriye'den, oralardaki vahşetlerinden, sinsi oyunlarından biliriz. Dünyayı batı değerleri safsatasıyla oyalayanlar kendi güvenlik ve refahları dışında hiçbir değerleri olmadığını ispatlamışlardır.

İnanç, felsefe, hukuk ve bilim unsurlarının tamamı başka coğrafyalara ve toplumlara aittir. Sadece barbarlık gerçek anlamda Batı'ya ait bir vasıftır. Haçlı seferlerinde 4 milyon, sömürgelerinde 50 milyon dünya savaşlarında 70 milyon insanı katleden batı hep bu vasfını sergiliyordu.

Gazze'deki vahşete ortak olan Batı mayasındaki barbarlık dürtüsüyle hareket etmektedir. İsrail'e en küçük söz söyletmeyip, Gazze'de yapılanların dile getirenlerin üzerine hoyratça giden Batı yönetimleri bireysel düzlemde insan olma kurumsal düzlemde devlet olma özelliklerini kaybetmiştir.

Çaresiz insanları öldürmek, korkaklıktır

BM Genel Sekreterin samimi çabaları güvenlik konseyinin kimi daime üyeleri tarafından engellenmiştir. Batının etekleri altına saklanan İsrail yönetimi zulmünü ne kadar tırmandırırsa sonuçta ödeyeceği bedeller de o kadar ağır olacaktır. Çocuk, kadın, yaşlı, silahsız ve çaresiz insanları öldürmek sadece İsrailli yöneticiler gibi korkaklara mahsus zavallılıktır.

Bölgeye huzur gelmesinin tek yolunun 1967 sınırlarında Doğu Kudüs'ün başkent olduğu bağımsız ve egemen Filistin devletinin kurulmasından geçtiğini bir kez daha hatırlatıyoruz.

Güvenli şehirler için tek çare kentsel dönüşümdür

Bilindiği gibi Türkiye en fazla deprem riski taşıyan beşinci ülkedir. 6 Şubat depreminde 50 binden fazla insanımız hayatını kaybetti. Bu coğrafyada yaşamak demek deprem gerçeğiyle yüzleşmek, tehlikeyi kabullenmek ve ona göre hareket etmek demektir. Depreme dayanıklı binalar yapmak tek çözüm yoludur. Kentsel dönüşüm dediğimiz adımı attık. Maalesef ülkemiz uzunca süre bu toprakların hakkını vermek yerine hakkına giren anlayışla yönetildiği gibi deprem tehlikesi de gözardı edilmiştir. 1999 felaketi bu meselenin yeniden gündeme gelmesine vesile oldu.

Biz de bu süreci ileri taşıyarak 2012 yılında kentsel dönüşüm yasasını çıkardık. Konuyla ilgili mevzuatı güncelledik, geliştirdik. Kentsel dönüşüm yasasının çıktığı tarihten bugüne kadar 480 milyar liralık yatırımla 2 milyon 200 bin bağımsız bölümün dönüşünü tamamladık.

Yaklaşık 400 bin bağımsız bölümün dönüşüm süreci devam ediyor. 31 milyon konut ve 5 milyon ticari alandan oluşan bağımsız bölüm var. 6 milyonu deprem riski altındadır. Güvenli şehirler için tek çare kentsel dönüşümdür.