EKONOMİ

Cevdet Yılmaz: 2025'te enflasyonun yüzde 17,5 seviyesine inmesi hedefleniyor

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, 2025-2027 dönemini içeren Orta Vadeli Program'ı (OVP) açıkladı. Yılmaz, "Uygulamaya konulan sıkı para ve maliye politikalarıyla 2024 yılı için enflasyon oranının yüzde 41,5'e gerileyerek, enflasyonla mücadelede önemli bir mesafe katedilmesi beklenmektedir. 2025 yılı itibarıyla enflasyon oranının daha da gerileyerek yüzde 17,5 seviyesine inmesi hedeflenmektedir" dedi.

Abone Ol

2025-2027 dönemini kapsayan OVP, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde düzenlenen toplantıda kamuoyuna açıklandı. Toplantıya, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, Ticaret Bakanı Ömer Bolat, Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanı İbrahim Şenel ve Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Başkanı Fatih Karahan katıldı.

'EKONOMİMİZİN YOL HARİTASINI OLUŞTURACAK'

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, 3 yıllık perspektifle hazırlanan ve temel politika belgesi olan OVP'nin, Strateji ve Bütçe Başkanlığı ile Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından hazırlanarak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın imzası ile resmileştiğini söyledi. OVP'nin amacının makroekonomik politikaları belirlemek, temel ekonomik büyüklükleri, gelir-gider tahminlerini, bütçe dengesini ve borçlanma durumunu ele almak olduğunu belirten Yılmaz, "Ayrıca kamu idarelerinin ödenek teklif tavanlarını içermektedir. OVP, makroekonomik politika çerçevesi ve hedefleri ile öncelikli reform alanlarını ve takvimini ortaya koymaktadır.

Bu kapsamda ekonomik istikrarı sağlamak ve sürdürülebilir büyümeyi desteklemek için belirlenen politikalar ve reformlar, önümüzdeki üç yıllık dönemde ekonomimizin yol haritasını oluşturacaktır. 2025-2027 dönemini kapsayan OVP hazırlıkları, belirli bir takvim çerçevesinde planlanmış ve adım adım ilerlemiştir. Haziran ayında başlayan süreçte, kamu kurumları ile bütçe görüşmeleri başlatılmış ve ilgili kurumlardan politika ve tedbir önerileri toplanmıştır.

Temmuz ve ağustos aylarında, makroekonomik verilerin değerlendirilmesi, bütçe dengesi ve kamu harcamaları gibi temel konularda çeşitli analizler ve toplantılar yapılmıştır. Ağustos ayının sonuna doğru, OVP taslağı nihai hale getirilmiş, ilgili kurumlara ve Ekonomi Koordinasyon Kurulu'na sunulmuştur. Son olarak Sayın Cumhurbaşkanımızın onayı ile OVP, bugün Resmi Gazete'de yayımlanarak resmiyet kazanmaktadır" dedi.

'TL MEVDUATLARININ ARTIŞI, POLİTİKAMIZIN DOĞRU YÖNDE İLERLEDİĞİNİ GÖSTERGESİ'

Yılmaz, Türk lirasının güçlenmesi ve milli para birimine güvenin artmasının enflasyonla mücadele ve makroekonomik istikrarın sağlanmasında önemli bir gelişme olduğuna dikkat çekerek, "Geçen yılkinden bugüne baktığımızda rezervlerde önemli gelişmeler görüyoruz. Brüt uluslararası rezervlerimizin 26 Mayıs 2023 tarihinde 98,5 milyar dolar seviyesinden 23 Ağustos 2024 tarihinde 150,4 milyar dolara yükseldiğini görüyoruz. 52 milyar dolara ulaşan bu artış, ekonomimizin dış şoklara karşı dayanıklılığını arttırmak bakımından son derece olumlu bir gelişmedir.

Aynı süreçte risk priminin yine çarpıcı bir şekilde düştüğünü, 2023 Mayıs'ta 703 baz puanlara kadar yükselmişken 3 Eylül 2024 itibarıyla 283 baz puana gerilediğini görüyoruz. Bunun daha da aşağılara geldiği günleri de bu süreçlerde gördük. Bu düşüş, uluslararası piyasalarda Türkiye'ye olan güvenin arttığını ve risk algısının önemli ölçüde azaldığını göstermektedir. Dış finansmana erişimi kolaylaştıran ve dış finansmanın maliyetini düşüren bu gelişmeyi daha ileri noktalara taşımayı hedefliyoruz. Rezervlerdeki artış, risk primindeki düşüş ve Türk lirası mevduatlarının artışı, ekonomi politikalarımızın doğru yönde ilerlediğinin ve piyasalarda olumlu yansımalar oluşturduğunun somut göstergeleridir" diye konuştu.

'2027'DE ENFLASYONUN YÜZDE 7'YE GERİLEMESİ ÖNGÖRÜLMEKTE'

Yılmaz, programın en temel amacının fiyat istikrarını sağlamak olduğunu vurgulayarak, "2023 yılında küresel tedarik zinciri sorunları, enerji fiyatlarındaki dalgalanmalar ve iç talep koşulları dahil pek çok olumsuz gelişmenin etkisiyle enflasyon oranı, yüzde 64,8 seviyesinde gerçekleşmiştir. Uygulamaya konulan sıkı para ve maliye politikalarıyla 2024 yılı için enflasyon oranının yüzde 41,5'e gerileyerek, enflasyonla mücadelede önemli bir mesafe katedilmesi beklenmektedir. 2025 yılı itibarıyla enflasyon oranının daha da gerileyerek yüzde 17,5 seviyesine inmesi hedeflenmektedir. Bu dönemde, ekonominin dengelenmesi ve para politikalarının istikrarlı bir şekilde uygulanması, enflasyonun tek hanelere inmesinde kritik rol oynayacaktır. 2026 yılına geldiğimizde enflasyonun yüzde 9,7 ile tek haneli seviyelere gerilemesi ve 2027 yılında yüzde 7'ye gerilemesi öngörülmektedir.

Bu projeksiyonlar, Türkiye ekonomisinin sürdürülebilir bir büyüme ortamına geçiş yaparken, enflasyonla mücadelede de kararlı bir duruş sergileyeceğini göstermektedir. Dezenflasyon sürecinin başarılı bir şekilde yürütülmesi, ülkemizin ekonomik istikrarını koruma ve refah seviyesini yükseltme hedeflerine ulaşmasına katkı sağlayacaktır. Enflasyonun tek haneli seviyelere düşmesi, yalnızca fiyat istikrarını sağlamakla kalmayacak, aynı zamanda uzun vadede yatırım ortamını iyileştirerek, ekonomik büyümeyi destekleyecektir. Önümüzdeki dönemde bu hedeflere ulaşmak için para, maliye ve yapısal reform ayaklarından oluşan bütüncül stratejimizle ve tüm ekonomik aktörlerle birlikte çalışmaya devam edeceğiz" dedi.

'REVİZYON OLMAMASI ANORMAL OLUR'

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz ve bakanlar, sunum sonrası alanları ile ilgili soruları yanıtladı. Yılmaz, Merkez Bankası politikalarının, OVP ile uyumuna ilişkin, "Revize ettiğimiz enflasyon 41,5. Bu Merkez Bankamızın tahmin aralığı içinde olan bir revizyon. Onu aşan bir revizyon değil. Merkez Bankamızla diğer kurumlarla olduğu gibi elbette yine bu süreçlerde istişare içinde hareket ettik. Şunun da altını çizmek isterim; bütün kurumların kendi bağımsız alanlarındaki kararlarına saygılıyız. Herkes kendi alanında çalışıyor ama elbette Türkiye olarak bütüncül bir stratejiyi de hayata geçiriyoruz.

Her zaman altını çizdiğimiz gibi para politikaları, maliye politikaları ve yapısal reformlar bütünlüğünden oluşan bir stratejimiz var. Bütüncül bir stratejimiz var. Bunu hayata geçiriyoruz. Dolayısıyla buradaki uyuma son derece hassasiyetle yaklaşıyoruz. Hedeflerle, gerçekleşmeler her zaman bir miktar değişebilir. Ama önemli olan doğrultunuzdur, nereye doğru gitmekte olduğunuzdur. Buna 1 ay erken ulaşırsınız, 2 ay geç ulaşırsınız ama sağlıklı bir politika belirlediyseniz ve doğru bir yönde ilerliyorsanız er veya geç hedefinize ulaşırsınız. Dolayısıyla bu süreçte dışsal bazı şoklardan veya bazı öngörülemeyen gelişmelerden kaynaklanan revizyonlar dünyada olduğu gibi biz de de olacaktır. Bunları garipsememek gerekir. Revizyon olmaması anormal olur" dedi.

BAKAN ŞİMŞEK: TÜRKİYE'NİN ÖNÜ AÇIK

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, kısa vadede temel önceliklerinin dezenflasyon ve fiyat istikrarı olduğuna işaret ederek, "Enflasyonun düşürülmesidir. Tabii fiyat istikrarı olmadan az önce de vurgulandı; sürdürülebilir yüksek büyümeyi sağlayamayız. Dolayısıyla aslında kalıcı refah artışı için, sürdürülebilir yüksek büyüme için mutlaka ve mutlaka enflasyonu düşük tek hanelere indirip, orada tutacak; fiyat istikrarını sağlamamız lazım. O nedenle de önceliğimiz fiyat istikrarıdır. Tabii kısa vadeli, dezenflasyonun büyüme üzerine olumsuz etkilerinin olabildiği az önce de ifade edildi. Bu geçicidir. Dolayısıyla Türkiye'nin önü açık. Dezenflasyonla birlikte Türkiye'de büyüme yükselecektir.

Basit bir rakam vermek istiyorum. 1990'lı yıllara gidin enflasyon hem yüksektir hem çok oynaktır. Yani inişli çıkışlıdır ve büyüme de ortalama yüzde 3'ler civarındadır. 2000'li yıllara gelin; enflasyon tek haneye inmiştir ve Türkiye'nin ortalama büyümesi yüzde 5,5'e yaklaşmıştır. Çok net bir şekilde enflasyonu düşük tek haneye indirmemiz yüksek büyüme için olmazsa olmaz bir ön koşuldur. Çünkü ancak düşük enflasyon ortamında finansmana erişim daha kolay ve ülke ekonomisi daha öngörülebilir, yatırım ortamı daha elverişlidir" diye konuştu.

'UYUM KONUSUNDA TEREDDÜT OLMAMASI LAZIM'

Maliye politikası ile para politikası arasındaki eş güdüme değinen Şimşek, "Bir kere rakamlardan çok net bir şekilde şunu göreceksiniz; 2025 yılında negatif bir mali etki söz konusu. Bütçe açığını azaltıyoruz. Bütçe açığının azalması demek aslında dezenflasyona, enflasyonun düşürülmesine güçlü destek demek. Bu sene öngördüğümüz bütçe açığı ne? Yaklaşık yüzde 4,9 milli gelire oran olarak. Şimdi gelecek sene bunun 3,1'e düşecek olması demek, muazzam bir negatif mali etki demek, dezenflasyonu destekleyici demek.

Diğer önemli bir husus, 'Yönetilen ve yönlendirilen fiyat artışları, hedef enflasyonla uyumlu olacak denildi' programda. Programın esaslarından bir tanesi de budur. Bu da dezenflasyonu destekleyicidir. Diğer bir önemli husus, gelirler politikası da 2025 yılında daha destekleyici olacak. Dolayısıyla burada maliye politikası, dezenflasyona çok güçlü destek vereceğini buradan ifade etmek istiyorum. Uyum noktasında zaten hiçbir tereddüdün olmaması lazım. Eş güdüm noktasında da böyle" dedi.

'VERGİDE ADALETİ SAĞLAMAK İÇİN ÖNEMLİ ADIMLAR ATTIK'

Şimşek, vergide adalete ilişkin soruya, şu yanıtı verdi:

"Bir kere şunun altını çizmek istiyorum; son bir yıldır çabalarımızda şunu göreceksiniz. Doğrudan vergilerin payını artırmak için, vergide adaleti sağlamak için önemli adımlar attık, atıyoruz. Vergi sisteminde etkinliği sağlamak için önemli adımlar atıyoruz. Geçen sene Kurumlar Vergisi'ni 5 puan artırdık. Hatta banka ve finansal kuruluşlarının Kurumlar Vergisi oranını yüzde 30'a yükselttik. Bu ne demek? Bu aslında doğrudan vergilerin artırılması için bir çaba demek. Hemen sonuç doğurmuyor. Zamanla bu sonucu alıyorsunuz. Çünkü geçen sene yaptığınız uygulama, ancak bir sonraki sene etkili oluyor. Bu sene çok uluslu şirketlere asgari yüzde 15 Kurumlar Vergisi getirdik. Bunun etkisini önümüzdeki yıllarda göreceğiz.

Yine yurt içi yüzde 10 asgari Kurumlar Vergisi getirdik. Bunun etkilerini önümüzdeki yıllarda göreceğiz. Neden; çünkü teşvik sistemiyle alınan birtakım indirim imkanları var, zamanla bu etkili olacak. 'Yap-işlet-devret' modeli kapsamında, kamu-özel iş birliği kapsamında yapılan projelerde Kurumlar Vergisi oranını yüzde 30'a çıkardık. Bunlar sadece birkaç tane başlık. Doğrudan vergileri nasıl artırdığımıza ilişkin, vergide adaleti tesis etmek için vatandaşımıza ilave bir yük getirmeden, vergi sistemini nasıl iyileştirdiğimize dair sadece birkaç tane örnek. Yine yatırım fon ve ortaklıklarına vergi getirdik. Mevduata vergi getirdik. Kur Korumalı Mevduat kapsamındaki mevduata şirketler için vergi avantajını kaldırdık. Bireyler için bireysel hesaplar için vergi getirdik. Aşağı yukarı, borsa hariç bütün finansal enstrümanlara vergi uygulamasına başladık. Bunların tamamı 2024 yılında. Dolayısıyla vergide adaleti sağlamaya yönelik hiçbir dönemde olmadığı kadar son 1 yıl içerisinde bir çaba var."

BAKAN IŞIKHAN: BÜYÜMEYİ VE İSTİHDAMI KORUYACAK TEDBİRLER ALINMAKTA

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan ise dezenflasyon sürecinin, uygulanan sıkı para ve maliye politikalarının bir sonucu olarak istihdamda geçici bir yavaşlamaya neden olabileceğini belirterek, "Kalıcı istihdam artışı ve kalıcı refah için enflasyonun düşürülerek enflasyonda kalıcılığın sağlanması, bizim en önemli hedeflerimiz arasında yer almaktadır. Burada Orta Vadeli Programımız, fiyat istikrarına odaklanırken bunu yaparken aynı zamanda büyümeyi ve istihdamı da koruyacak tedbirleri almaktadır.

Dünyada iş gücü piyasaları sürekli bir dönüşüm içerisinde. İşsizlik oranı son 10 ayda yüzde 10'un altında gerçekleşmiş durumda. Bu veriler aslında OVP'nin hedeflerine ne kadar da yaklaştığımızı göstermektedir. Bunun yanında iş gücü uyum programları, istihdamın artırılması noktasında da bakanlık olarak çok önemli politikalar ve stratejiler uyguluyoruz. Bunların başında iş gücü uyum programı 2 hafta önce hayata geçirildi. Çok önemli bir program. Bu program da tarihimiz de ilk kez uyguladığımız bir program" dedi.

BAKAN KACIR: SANAYİDE YAPISAL DÖNÜŞÜM ÇOK ÖNEMLİ

Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fatih Kacır, 'HIT-30 Yüksek Teknoloji Teşvik Programı'yla ilgili soruya, "Gerçekten ekonomide sağlıklı ve sürdürebilir bir büyüme için küresel rekabet gücü artışı için ithalat bağımlılığımızın azaltılması için etkin bir sanayi politikası çerçevesi içerisinde sanayide yapısal dönüşüm adımlarını atmamız çok önemli. OVP'de de bu adımlara çok güçlü bir şekilde yer vermiş olduk.

Yüksek katma değerli üretimi güçlendirmek bu adımların ana hedeflerinden bir tanesi. Hem üretim de hem ihracatta orta, yüksek ve yüksek teknolojili ürünlerin payını artırmayı amaçlıyor. Ve bu doğrultuda malumunuz son dönemde adımları hayata geçiriyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından açıklanan 'HIT-30 İleri Teknoloji Yatırım Programı' bugüne dek Türkiye Cumhuriyeti tarihinde açıklanmış en kapsamlı ve en büyük ölçekli yatırım teşvik programı oldu. Bu program tümüyle yenilikçi ileri teknoloji alanlarına odaklanan, yeni teknolojileri rekabet gücünü sağlayacak ekonomik ölçeğe sahip olarak Türkiye'de hayata geçirmeyi amaçlayan bir program" yanıtını verdi.