Bize Bizden Başka Dost yok! Gelin Birlik Olalım…

Değerli okuyucular, bu günlerde sıkça konuşulan birçok mesele var. Ancak bunlardan en önemlisi tabi ki Yüce Türk Milleti’nin canını acıtan, yüreğini yakan terör olaylarıdır. Bu terör olaylarında Şehit olan askerlerimizi rahmet ve minnetle anıyorum. Yüce Türk Milleti’nin başı sağ olsun. Ama bu olaylar milletimizde karamsarlığa yol açmamalı aksine Birlik ve Bütünlüğe en fazla ihtiyaç duyduğumuz bu günlerde daha fazla birbirimize kenetlenmeli, kardeşlik duygularımızı daha fazla pekiştirmeliyiz. Kardeşlik, ancak birlik ve beraberlik içerisinde yaşamakla mümkün... Allah Resulü (S.A.V), Birlikte rahmet, ayrılıkta ise azap olacağını beyan buyurarak, bize bizden başka gayrı dost olamayacağını uyarmışlardır.

Birlik ülküsünü şiâr edinenler, birbirlerine karşı mütevazı, dışa karşı kadife eldiven içinde demir yumruk olmanın idrakiyle, bu yolda karınca misali mesafe de alınsa, yılmadan, usanmadan birlik tutkusu heyecanıyla yeni ufuklara kanatlanmalı. Böylece birlik Ülküsünde olmak aşkıyla dirliğe ulaşılacaktır elbet. Pembe şafakların doğacağı güne kadar, nice zulüm ve engellemelerle karşı karşıya kalınsa da gayr-ı dostlara vereceğimiz en güzel söz Hünkâr Hacı Bektaşi Velinin dilinden:

“İri olalım, diri olalım Gelin canlar bir olalım” cevabıdır.

Bu kutlu seferde baş eğilmez, hiçbir dayatmacı gücün hışmı, kardeşi kardeşe bağlayan birlik tutkusundan koparamaz. Bu uğurda zaman zaman yolumuz kesilse de, gadre ve zulme uğrasak da, yolumuzdan dönmedik, dönmeyeceğiz de. Bir kere baş koymuşuz bu yola, Mevla’ya canlar adamışız, ta ki diri olana dek... Dirlik; sevgi selinin en üst zirvesi, aynı zamanda hasret ve gül bahçesi. Dirlik tutkusu bağrımızı dağlar. Yani hasretimiz ölümsüzlüktür. O makama ne öfke, ne kin, ne de riya yaraşamaz. Sadece ve sadece alınlarında şehit nübüvveti yazılanlara ait olan bir mertebedir. Maddenin manalaştığı, kurtuluşun adıdır dirlik. Yokluğu ayrı bir hüzün, varlığı başka bir duygu, yaşayan bilir. Hamdım, yandım, piştim, kül oldum diyen gönül sultanının dilinde sararıp solmak hoş seda olsa gerek. Hakeza onların maveraya hasretle bakışındaki nazarında gönle dolmaktır dirlik.. Gerçekten de bu sevdanın bağrında yaşamak çok güzel.. Kendi öz vatanımız da parya durumuna düşmek de niye? Ah şu eller, yetti gayri artık. Zira birbirini sevenler böyle durmaz ayrı gayrı. Önce tarihimize sonra da mukaddesatımıza dil uzattılar. Bir zamanlar Türk’ü, Kürdü, Çerkez’i, Laz’ı bir idi, diri idi. Birlikte yaşadığımız cennet vatanımız da şimdilerde ayrılık sesleri yükseliyor, neden acaba? Oysa nasıl da dirlik ve birlik içinde yaşardık bir zamanlar. Bir ceylan gibi nasıl da severdik birbirimizi... Kurban olsun canımız bu vatana deyip, bağrımız güllerle süslüydü, öyle ki misafir ağırladık gönül hoşnutluğuyla.

Bir zamanlar sıkça söylenen Birlik türküsüyle yeniden vatanımıza adımımızı attığımızda bu ülke de yine bir yanımız aksıyor. Kolay değil, her yer viran olmuş, dedemizin bıraktığı koca mirastan geriye kalan birkaç kitap, birkaç dost, birkaç tarihi eser kalmış. Artık bu ülkede yeni efendiler var, milletten kopup bir eli yağda bir eli balda olanların borazanları, sirenleri ürkütüyor caddeleri ve sokakları... Bu ülke tekrar gözlerimizin yerden kalkacağı ve ruhlarımızın dirileceği günü sabırsızlıkla bekliyor, asıl sahiplerinin işbaşına geleceği arzuluyor tüm iştiyakla. Yusuf’un yanıp sönen o ışığı, ta ki Yemen Çöllerinde Veysel Karani’nin aşkıyla tutuşup diri olana kadar, bu birlik sevdası da bitmeyecek gibi, bu böyle biline.

Dalga dalga zulüm devam etse de, çaresiz mazlumların ahı göklerden ötelere yankılanıp, yeniden bu ülke bir olacak, diri olacak elbet. Ne yaparsalar yapsınlar bizi bize düşüremeyecekler. Hatta Yusuf’un zindanına atsalar da, bu vatan zalime korku, mazluma umut olana kadar bu mücadele tükenmeyecek ve birlik günü bizim olacak, bundan ötesi her an alnımızda ne yazılıysa ona da razıyız. Zira Yunus’ça sına sevgiden anlamayanlara karşı tavrımız Yavuz’ca sınadır.

Her yer mezar olsa da, gül bahçesinin doğacağı günler pek yakın. Bakmayın bu cemiyetin (Ülkücüler ’in)böyle dağınık olduğuna, bir gün kendini hatırladığında, titreyip kendine döndüğünde bak gör o zaman kızılca kıyameti... Kendi ülkemizde, bizlere parya muamelesi yapan bir avuç seçkinci oligarşik zümrenin gül kokusundan kaçacak delik arayacağı günler çok yakın.

Aslında yolumuz açık, yeter ki şöyle bir kendimize gelelim, bir olalım, diri olalım, salına salına gelin beraber olalım gerisi kolay. Doğru yol’u Hak’ta gördükten sonra birlik de, dirlik de kendiliğinden oluşuvereceğine inancımız tam. Çünkü bizim kapı dost kapısı, yani birlik ve dirlik kapısı. Bu kapıdan girene zeval olmaz, yüreklerimiz kaynar her saat ve her dem... Kimsesizlere kol kanat gereriz. Mevlana varı davranırız bu kapıdan girene, canımız kurban deriz.

Elbette bir gün sular durulacak, ümit varız. Zaten ümidimizi hiç yitirmedik ki. Çünkü bu vatan bizim, bize ait olan her şey bizim. İşte! Birlik de, dirlikte Mevlana’ca; “Ne olursan ol yine gel” diyebilmektir.

Velhasıl; Bize bizden gayri dost yok, bu böyle biline

[email protected]