4 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü nedeniyle tarım ve hayvancılığa dair açıklamalarda bulunan Başkan Süer, “Hem bölgemiz hem de ülkemiz için ziraat olmazsa olmazdır. Geleceğin tarım ve hayvancılıkta olduğunun bilincine varmalıyız. İnsan neslinin geleceği, tarım ve hayvancılıktadır.
Pandemi sürecinde insanların büyük bir telaş içerisine girdi. Marketlerde yoğunluk yaşandı. O süreçte tarım ve hayvancılık üretiminin de büyük bir sekteye uğraması nedeniyle, herkes telaş içerisine girdi. İnsanlar gıdaya ulaşamayacağını düşünerek 2-3 aylık alışverişler yaptı. Bu da gösteriyor ki insan hayatının devamlılığı olan temel beslenme ürünleri çok kıymetlidir.
Tarımsal ve hayvansal ürünlerin üretimi vazgeçilmezdir. Tarım, ülkemizin kalkınmasında ve ekonomimizin büyümesinde can damar sektörler arasındadır. Türkiye’nin tarım ve hayvancılığa dayalı önemli kentlerden biridir. Van’da bu sektörü bağrında barındırıyor. Van ekonomisinin önemli bir kısmı başta küçükbaş hayvancılık olmak üzere tarım hayvancılığa ve hayvan ürünlerini işleyen sanayiye dayanıyor.
13 milyon 600 bin dekarlık çayır ve mera alanına sahip Van’ın, 3 milyon 551 bin 257 dekarlık tarım alanı işleniyor. 1 milyon 359 bin 22 hektar mera alanımız ile ülkemizin toplam mera varlığının yüzde 10’nunu oluşturuyoruz. Van’da yaklaşık 40 bin çiftçimiz, bereketli topraklarımızda emek veriyor. Faal nüfusumuzun yaklaşık yüzde 20-25’i, kırsal nüfusun ise yaklaşık yüzde 75-80’i tarım ve hayvancılık sektörü ile bağlantılı olarak çalışıyor.
Van, cumhuriyet tarihi boyunca küçükbaş hayvan sayısındaki birinciliğini korudu. Ülkemizin yüzde 6,27 küçükbaş hayvancılığı ile Türkiye birincisi olan Van’da, TÜİK 2023 verilerine göre 3 milyon 280 bin 145 adet küçükbaş bulunuyor. Van’da, 2 milyon 993 bin 722 koyun bulunuyor. Van’da 133 bin 193 büyükbaş, 462 bin 32 kanatlı hayvan bulunuyor. Geçen yıl Van’da 22 bin 211 ton kırmızı et, 298 bin 650 ton süt, 176 bin 713 kovanda 2 bin 225 ton bal ve 62 bin 100 adet yumurta üretildi” dedi.
“Canlı hayvan ihraç ederken, ithal eden bir ülke konumuna geldik” diyen Süer, şöyle devam etti:
“Tarımsal ve hayvansal üretimde dış ticaret açığımız var. Van, 1980-1990’lı yıllarda Ortadoğu’ya canlı hayvan ihraç ediyordu. İran, Irak, Azerbaycan ve Ermenistan ile Türkiye’nin Ortadoğu ve Orta Asya’ya açılan kapısı konumunda olan Van, 125 milyonluk hinterlanda hitap eden bir konumdadır. Tarımsal ve hayvansal ürünlerde iç talebin artış eğiliminde ve ithalatın yüksek olması, Van ve bölgemiz için önemli bir fırsat oluşturuyor.
Van otlu peynirinin de endemik ot türlerini barındıran şehrimizde 673 yayla bulunuyor. Yaylalar ve meralar canlandırılmalı ve daha fazla verim için ıslah edilen arazilerin oranı acil olarak artırılmalıdır. Islah çalışmalarının yaygınlaştırılmasını talep ediyoruz. Ayrıca nadasa bırakılan tarım arazisi alanının hayli fazla olması ve atıl durumda kalmasının önüne geçecek politikalar hayat bulmalıdır.”
Türkiye-İran dış ticaret hacminin 30 milyar dolara yükseltilmesinin kıymetli olduğunu ifade eden Süer, “Başta tarım ve hayvancılık olmak üzere tüm sektörlerde sınır ticareti teşvikleri arttırılabilir. Tarım dış ticareti teşvik edilmelidir. Tarımsal ürünlerin İran’dan alınıp satılması konusunda VANTB, oluşturulacak kurullarda yer almalıdır. 114 km olan Van İskelesi-İran arası demiryolu ile ticaretin devamlılığı esastır. Sınır ticaretinde tarım ve hayvancılık ürünlerinde kotalar karşılıklı olarak kaldırılmalı ya da minimize edilmelidir. Böylece potansiyelimiz yükselebilir.
Doğu Anadolu Gümrük ve Dış Ticaret Bölge Müdürlüğü Van’da bulunuyor ancak Van’da alınan numuneler genellikle Mersin ve Ankara’ya gönderiliyor. İhtisas Gümrüğü yetkisi verilmesi gereken Kapıköy Gümrük Kapısı'nda tam donanımlı laboratuvar kurulmalıdır. Van Lojistik Merkez Üssü projesi hayat bulmalıdır. Çalışan vefakâr çiftçilerimize, daha fazla üretebilmesi için verilen destekler artırılmalıdır. Tarım ve hayvancılığın sekteye uğramaması için çiftçilerimizin verdiği büyük emeklerin karşılığını alması önemlidir.
Devletimizin çiftçilerimize sunduğu destekler, potansiyelimize olumlu olarak yansımaktadır. Pozitif destek çiftçilerimizin üretimine büyük katkı sunuyor. Tarımsal yatırımlarının istenen boyuta ulaşması için bölgemize özel ekonomik teşvik ve destek paketleri uygulanmalıdır. Yaşanan son ekonomik gelişmeler dikkate alınarak çiftçilerimize hibe kredi ya da faizsiz desteğin yanı sıra akaryakıt ve yem bitkileri desteği de sunulmalıdır.
Tarım aletleri ve makine alımlarında hibe destekler verilmelidir. Küçükbaş ve büyükbaş hayvancılık kapsamında devlet destekleri artırılmalıdır. Kamu bankaları limitleri artırarak ve kredi şartlarını kolaylaştırarak, finansa erişimi sağlamalıdır. Verilen mazot ve gübre desteklerinin nakdi olarak ödenmelidir. Özellikle endüstriyel tarım yapan firmalarımızın önemli bir enerji sorunu var.
Devlet destekli Güneş Enerjisi Santrali yenilenebilir enerji (GES) ve Rüzgar Enerjisi Santrali (RES) projeleri ile çiftçilerimizin enerji yükü azaltılmalıdır. Jeotermal kaynaklarımızı, organize jeotermal sera bölgesinde değerlendirebiliriz. 2015 yılında yapılan araştırmalara göre Van Gölü’nde, piyasa değeri 7,5 milyar dolar olan 50 bin tonluk uranyum vardır. Bu da Türkiye’nin 50 yıllık uranyum ihtiyacını karşılıyor. Uranyumun çıkarılması çalışmaları enerji alanında Van’a büyük bir değer katacaktır” ifadelerini kullandı.
Geleneksel tarım yerine, dijital ve endüstriyel tarım ve hayvancılığa geçilmesinin büyümeyi ve kalkınmayı hızlandıracağını kaydeden Süer, “İklim nedeniyle zorlu kış şartlarının uzun süre devam ettiği Van, Bitlis, Hakkari ve Muş illerinden oluşan TRB 2 bölgesinde çiftçilerimize bu yönde destekler sunulmalıdır. Böylece daha bilinçli ve profesyonel çiftçi ve firmalar ile planlı tarım uygulanabilir. Tarihi ve turistik değerleri bakımından bazı dünya değerlerini bağrında barındıran ve turizm şehri olan Van’da yeni turizm otelcilik projelerine daha fazla destek verilmelidir.
Kırsal turizm ön plana çıkarılabilir. Gastro Van değerleri hizmete sunulabilir. Van’da Liman Başkanlığı’nın kurulması ve TMO Başmüdürlüğünün açılması önemlidir. Kuzey Van Gölü Demiryolu Projesi, Van Çevre Yolu ve Van-Şırnak karayolunu tamamlayan, merkezinde tramvay ve deniz otobüsü yolcu taşımacılığının yapıldığı bir Van istiyoruz. Sürekli gelişen Van’da işlerin yoluna gireceğine inanıyoruz. 2023 yılı İşgücü Piyasası Araştırması’na göre, işgücüne katılım oranı yüzde 49,7 seviyesinde. İşsizliğin en yüksek olduğu Van, Muş, Bitlis ve Hakkari’yi kapsayan TRB2 bölgesindeyiz.
TÜİK'in 2023 verilerine göre, bölgede kayıtlı işsizlik oranı yüzde 17,2 olarak gerçekleşti. 2023 yılı sonu itibarıyla Van’da kayıtlı işsizlerin sayısı 39 bin 459 oldu. Hem Van hem de bölgemizde büyük bir genç işsizlik sorunu var. Van’da, 15-24 yaş arası genç nüfus oranı 217 bin 452 ile yüzde 19,29’u buldu. 277 bin 484 ile 25-39 yaş arası nüfus oranı ise yüzde 24,61 olarak gerçekleşti. Van, Muş, Bitlis ve Hakkari’yi kapsayan TRB2 bölgesinde 15 yaş ve üstü 1 milyon 436 bin genç var. Bu durum hem Van için hem de bölgemiz için büyük bir iş potansiyeli demektir.
Genç potansiyeli değerlendirmek gerekiyor. Tarım mesleklerinin edindirilmesi konusunda ilgili kurumlar aracılığıyla tarım meslek edindirme kursları açılabilir. Firmalar eliyle İş Garantili Meslek Edindirme Kursları Projesi hayata geçirilebilir. Sürü Yöneticiliği, Paketleme Elemanı, Seracılık, Manav, Doğa ve Tarım Bakıcısı, Tarımsal Dış Ticaret Eğitimi vb. kurslar açılabilir. Tarım işçiliğine teşvik oluşturulmalıdır. Her köye, mesleki atamalar gerçekleştirilmelidir. Nüfusu 1 milyon 127 bin 612 olan Van’da, 11 bin 215 işyerinde 125 bin 893 kişi sigortalı olarak çalışıyor. Oysa bu rakam tarım ve hayvancılık yatırım imkanları ile daha da artırılabilir.
Batıya göç veren ve Türkiye’nin en çok göç alan 30 büyükşehrinden biri olan Van, TÜİK 2022 verilerine göre, 33 bin 900 göç alırken, 62 bin 400 kişi göç etti. Tarımsal potansiyelin tam kapasite ile değerlendirilmesi durumunda, 90’lı yıllardan buyana devam eden göç sorununa bir nebze olsun çözüm olabileceğine inanıyoruz. Van’ın en büyük geçim kaynaklarından biri tarım ve hayvancılıktır ancak girdi maliyetlerinin artması nedeniyle tarım ve hayvancılık yapılamaz bir duruma gelmiştir.
Akaryakıt, yem, enerji, personel, kira vb. giderler çiftçimizi çok zorluyor. Kırsal mahallelerde yaşayan çiftçilerimizin hem sosyal güvencesine hem de sosyal yaşamına katkıda bulunmalı ki bu kişiler çiftçilik yapsın ve topraklarını bırakmasın. Çiftçilerimizin emeğinin karşılığını alabilmesi hayati derecededir. Tahsis edilecek kamu arazilerinde yapılabilecek olan, Kent tarım-hayvancılık uygulamaları ile göç ve işsizlik bir nebze de olsa azaltılabilir. Türkiye küçükbaş hayvan varlığında lider konumda olan Van’da, 1970'li ve 1980'li 7-7,5 milyon civarında hayvan varlığımız bulunuyordu.
Bu sayı şimdilerde maalesef yaklaşık 3 milyona düştü. 70’li, 80’li yıllarda Suudi Arabistan, Katar, Kuveyt, Birleşik Arap Emirlikleri gibi Ortadoğu ülkeleri başta olmak üzere Afrika, Libya, Mısır, dağılmadan önce Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’ne Türkiye’den canlı hayvan ve et ihraç edilirdi. Bunun büyük bir bölümü de Van’dan gönderilirdi. Şimdi ise ithal ediyoruz. Dişi hayvan ihracatına hiçbir zaman izin verilmediği, 1980’li yıllardaki politikalar gibi hayvancılık yine koruma altında olmalı. 1994’de kilosu 19 lira olan et, 2020’de 60 lira oldu. Son 4 yılda ise yüksek düzeyde artış göstererek çeşidine göre 450-900 TL’yi bulmuştur. Et ve Süt Kurumu’nda ise 279-600 TL’ye kadar satılıyor. Türkiye’de et fiyatları son dönemlerde yüksek bir artış meydana geldiğini görüyoruz.
Arz düşüşünün yaşanması et fiyatlarının yükselmesine neden olmuştur. Kombine ırk hayvanları kullanılarak hem et hem de süt üretimi arttırılabilir. Süt hayvanları kesilmek zorunda kalınıyor oysa ana olmadan dana olmaz. Son 21 yılın en yağışlı dönemini yaşıyoruz. Bu yıl mart, nisan ve mayıs aylarında yağmur bereketiyle gelmiştir. Rekor düzeydeki yağışlar, çiftçimizi sevindirmiştir.
Rekoltelerin artmasını bekliyoruz. Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO), hububatları piyasaların üzerinde bir fiyata satın almalıdır. Türkiye Ziraat Odaları Birliği’nin yaptığı açıklamaya göre, 1 kilogram buğdayın maliyeti 10 lira 87 kuruştur. Yıllık enflasyon, mazotta yüzde 100’ün üzerinde zam, gübrede yüzde 40’lık zam, ilaç, araç ve gereç ile diğer masraflar da göz önünde bulundurularak, hububatlar maliyetleri ve verilen emekleri karşılayacak fiyatlar ile alınmalıdır. Her çiftçi ve besici kendi imkanları ile ayakta durmaya çalışıyor. Ham madde alımında ve ürün satışında dar bir pazar alanı bulunuyor. Nakliye başlı başına büyük bir sorun teşkil ediyor. Ürünlerin piyasa bulma ve pazarlama sorunu çiftçilerimize verilecek teşvik ile kooperatif ve birlik kurmaları sağlanmalıdır.
Yaklaşık 14 bin kişiye ekmek kapısı olan ve 39 adet tesisin bulunduğu Van’da, Van Balığı İnci Kefali başta olmak üzere, alabalık, sazan, karabalık, kayabalıkçılığı yapılıyor. 2023 yılında, 2 bin 625 ton iç su balığı, 8 Bin 750 ton ise Van Balığı İnci Kefali avlandı. İşleme tesisleri ile Van Balığı İnci Kefali Döneri, Köftesi ve Ton Balığı Projesi ilealabalık, su ürünleri balıkçılığı (fileto)desteklenmelidir. Çanakkale Dardanel Ton ile yapılan görüşmeler hızlandırılmalıdır. Coğrafi olarak Türkiye’nin en büyük ilçesi olan Gürpınar, ayrıca değerlendirilmelidir. Özellikle dünyada sadece Gürpınar’da olan 12 kaburgalı Norduz koyununun tanıtımı için Gürpınar’ın ilçe olduğu tarih seçilerek o gün Norduz Koyunu Günü ilan edilmelidir ve Norduz Koyunu Festivali ile şenlikler yapılmalıdır.
Ülkemizde yavaş yavaş yaygınlaşmaya başlayan dikey tarım uygulamalarını Van’da başlatmak istiyoruz. Topraksız tarım olarak nitelendirilen dikey tarım için harekete geçmenin zamanı geldi. Özellikle Van’da, 1 milyar 350 milyon ton rezervi bulunan perlit hazinesi mutlaka değerlendirilmelidir. Topraksız tarım uygulamaları arasında yer alan perlit ile tarımı yaygınlaştırabiliriz. Perlit çiçek, sebze ve meyve köklendirilmelerinde kullanarak, domates ve salatalık başta olmak üzere çeşitli sebze ve meyveler üremek mümkündür. Kuraklığın oluşturduğu tarımsal ve hayvansal su sorunu çözüm bekliyor. Van’da bulunan 63 bin 199 hektarlık, 11 sulak alan korunmalıdır. 80 kilometrelik uzunluğu olan ve Karasu üzerine inşa edilen, 32 mahalle ile 140 bin dönüm araziyi sulayan Sarımehmet Barajı’nın 32 yıllık ömrü kaldı. Barajın mutlaka yenilenmesi gerekiyor.
Yağmur suları depolama sistemi ve Hayvan İçme Suyu (HİS) ile su kaynaklarımızı değerlendirebiliriz. İlimizde ilk önemli sanayileşme hareketi, 1969 yılında üretime başlayan Van Çimento Fabrikası ile başladı. 1976’da Van Yün İpliği Sanayi, 1977’de Van-Et Entegre Et Sanayi, 1980’de Et ve Balık Kurumu Van Et Kombinası, 1981’de Sümer Holding A.Ş. Van Deri ve Kundura Sanayi İşletmesi, 1989’da Türkiye Şeker Fabrikaları Erciş Şeker Fabrikası ve 1998’de Van Organize Sanayi Bölgesi takip etmiştir. Ardından, un-yem, ağaç-plastik sanayi, tarım-süt ve süt ürünleri işletmeleri ve çeşitli sektörlerde gelişim olmuştur. Dönerdere Tarımsal Kalkınma Kooperatifi 1966’da, Emek Tarımsal Kalkınma Kooperatifi 1967’de, Van Süt 1974’de, Kır Gülü Tarımsal Kalkınma Kooperatifi ise (İşletme Van YYÜ’deydi) 1998’de kuruldu.
Dört işletmede o dönem, günlük var olan toplam 48 tonluk kapasitenin 13 tonluk kısmı değerlendirilebiliyordu. Van Süt önce İl Özel İdare’ye devredildi, ardından özelleştirildi. Van Yün ve İplik Fabrikası’nın çalıştığı günlerin özlemi içerisindeyiz. Bir konsorsiyum oluşturularak Van’da yün ve iplik fabrikası kurulabilir. 90’lı yıllarda en büyük gücü olan fabrikaların tarihe karışması üzüntü vericidir.
Bir zamanlar hayvan derisi ve yünü çok kıymetliydi. Şimdilerde ise değerlendirilemiyor. 1990’lı yıllarda etin kilosu 15 lira iken koyun derisi 90-100 lira arasındaydı. Bu da 6-7 kilo et fiyatına denk geliyordu. Türkiye’de 1990’da, 10 milyon 300 bin adet olan koyun derisi sayısı, 2007’de 6 milyon 900 Bin oldu. Türkiye koyun derisinde artık net ithalatçı bir ülke oldu.Bereketli topraklarımızda alın teri döken, toprağı yoğuran, tarladan soframıza gelen her türlü nimette büyük emeği olan tüm çiftçilerimizin, 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü’nü kutluyoruz. Tarım ve hayvancılık sektörünün tüm emektarlarına en içten sevgilerimi ve saygılarımı sunuyorum” şeklinde konuştu.