Ya allah aşkına, hele bi gelin de, şapkalarınızı çıkarıp önünüze koyun.

Şöyle, hafiften... hafiften vicdanınızı sorgulayın.

"Biz neydik, ne olduk ve şimdi nerdeyiz? "Diye bir vicdan muhasebesi yapın.

Yaşamın acılarından kaçmayı başarmış olabilirsiniz.

Buna 'eyvallah' deriz.

Ya peki vicdanınızı (eger ki hala kalmış ise..!) Saran acılardan kaçışı başarabilecek misiniz?

Bunu kime diyorum, biliyor musunuz?

Evladını kaybeden anaların zılgıtları arasında belediye başkanı seçilenlere.

Siyasi iradeyi suistimal ederek STK. MO. DKÖ vs.vs. kurumlarda yönetici olanlara

Hatta ve hatta Mazbatayı alır almaz bu kente ugramayan milletvekillerine.

Yani kısacası, yüzbinlerin newroz kutlamalarına katıldığı zamanlarda en önde görünmek için yanındakini ezerek geçen, gemi su alınca da gemiyi terketmek için can havliyle yoldaşının bedenine basarak gemiyi terkedenlere.

Bunların kim olduğu,hangi siyasi görüşe sahip olduğu umurumda dahi değil.

Herkes kendini gayet iyi bilir.

Sadece gecikmiş bir serzenişi dillendirmeye gayret ediyorum.

'Gec kalındı' dedim ya...

Yok eger böyle olmasaydı,

 "gözünüz üzerinde kaşınız var " diyebilseydik bu serzenişe mahal var mıydı?

Ama Perşembe'nin gelişi Çarşamba'dan bilindiği halde,

Bunu Dediğimizde "sürecin ruhuna zarar vereceksiniz " deniliyordu.

Tamam... tamam...

Sürecin ruhuna zarar vermedik de,

Süreç mi kaldı ya?

Allah aşkına, hele bu resme bi  bakın ya...

Hele bi bakın da öyle konuşun.

Böylesi ceberrut bir sürecin içinde,

Yoksul halktan,

İşten atılan işçiden,

görevden uzaklaştırılan memurdan başka kim kaldı?

Hangi tornosol siyasetçinin ya da aynı meziyetlere sahip STK yöneticisinin ayakkabısına çamur sıçradı..!

Yalan mı?

Yalan mı ya?

Allah aşkına,vicdan hürmetine, kaybettiğiniz flintalar hatırına.

Hele bi konuşun ya...

Bi konuşun.

Bu halkın 'baş tacı' yaptıkları nerelerdeler? 

Nereye kayboldular?

'Size bi koltuk ayarladık' dendiğinde, koşa koşa gelenler, kan ter içinde, on binler karşısında kürsüye çıkanlar...

Hani nerdeler? 

Ortalıkta yoklar... değil mi?

Halka "iyi günde, kötü günde sizinle olacağıma dair namusum ve şerefim üzerine söz veriyorum" diyenler mahpus damlarının göze alırken,onlar sıvışmayı tercih etti değil mi..!

'Mahpus damı ağır geldi' değil mi ?

İşte budur ol hikaye.

İşte bu budur kürdün kaderi.

Ben halkın serzenişlerne tercüman olurken bir okurum aynen şunu yazmıştı.

"Naif abi... onlar döndüklerinde bu defa nasıl gittiklerini kahramanlık öyküleriyle bu halka enjekte edecekler"

Hani "yanılıyor da diyemem"

Çünkü bu kardeşimiz resmi iyi okumuş.

Siz ne dersiniz?

Sürecin ruhuna zarar veriyor muyuz. .!

Yani, düne kadar mangalda kül bırakmayan siyasetçilerimizi, seçilmişlerimizi iğnelediğimiz için,

Düne kadar, yakalarında malum rozetleri ile yürüyüşten yürüyüşe koşan, bugün 'padişahım sen çok yaşa' diyen STK yöneticilerine hatırlatmada bulunuyoruz diye,

süreci baltalıyor muyuz..!

Bunu kararını siz verin.

Ben sadece,dilim döndükçe duygularınıza tercüman olmaya çalıştım.

Yine de taktir,bunları bu makamlara layık gören siz halkındır.

Saygılarımla...