Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, yargı reformu strateji belgesinin önümüzdeki günlerde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın açıklayacağını belirterek, “Şimdi hedefimiz yeni bir anayasa. Demokratik, sivil, katılımcı bunca değişikliğe rağmen hala da o vesayetçi ruhu taşıyan, birtakım çelişkilere ve tartışmalara yol açan tüm maddeleri ortadan kaldıracak, milletimizin temsilcileri tarafından yapılan milletvekillerimiz tarafından yapılıp milletimize onaylatılan bir toplum sözleşmesini inşallah hayata geçirmek nasip olur” dedi.
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, AK Parti Bartın Merkez İlçe 8'inci Olağan Kongresi'ne katıldı. Bartın Kültür Merkezi'nde düzenlenen kongreye, AK Parti Bartın Milletvekili Yusuf Ziya Aldatmaz, AK Parti İl Başkanı Yaşar Arslan, Ulus Belediye Başkanı Hasan Hüseyin Uzun, Abdipaşa Belediye Başkanı Yaşar Dönmez, Kumluca Belediye Başkanı Mustafa Bozkurt ve teşkilat üyeleri katıldı. Kongrede salonunu dolduran partililere seslenen Bakan Tunç, AK Parti’nin 22 yıldan bu yana iktidarda kalmasının Cumhuriyet tarihine geçen bir rekor olduğunu söyleyerek, “Dünya siyaset tarihinde de görülmemiş bir başarı. Yüzde 85 katılımla defalarca seçim kazanan ve 22 yıl boyunca iktidarda kalabilen dünyada başka bir parti yok, lider yok.
Nice Amerika başkanları değişir. Nice Almanya, İngiltere başbakanları hepsi değişti defalarca. Ama Türkiye'de milletimiz Recep Tayyip Erdoğan'dan vazgeçmedi. Cumhur İttifakı ile beraber daha uzun yıllar ülkemize eserler kazandırmaya devam edeceğiz. Milletimizin refahı için çalışmaya devam edeceğiz. Bir taraftan vesayetçi anlayışla şu geçtiğimiz 22 yıl boyunca mücadele etmeye çalıştık, diğer yandan da ülkemizin 81 vilayetinde hiçbir ayrım yapmadan yatırımlarla donattık. Bundan bütün illerimiz nasibini aldı doğusuyla batısıyla, kuzeyiyle hiçbir ayrım yaptık mı? Her yere havalimanı, her yere üniversite, otoyollar, duble yollar, barajlar, tüneller, hızlı trenler saymakla bitmez” diye konuştu.
‘EĞER BİZ ASKER GÖNDERMESEYDİK, TERÖR DEVLETİ KURULACAKTI’
Bakan Tunç, konuşmasında CHP’yi eleştirerek şöyle devam etti:
“Geçen 5 yılda çevremizdeki savaşlar, Rusya-Ukrayna savaşı ekonomimizi etkiledi. Güneyimize bir terör devleti kurmak için küresel güçler harekete geçti, onu engelledik. Fırat Kalkanı’yla, Zeytin Dalı Harekatı’yla engelledik. 30 kilometre derinlikte terörü oradan sildik. O mücadelemiz devam edecek. Doğu Akdeniz işgal edilmeye başlanmıştı, Libya ile mutabakat yaptık. Tüm bunları Meclis’te asker gönderme tezkereleri ve o anlaşmalara muhalefetin hayır oylarına rağmen gerçekleştirdik. Eğer biz muhalefetin dediğini yapsaydık. Suriye'de ne işimiz vardı? Askerimiz niye oraya gidiyor demişti değil mi ana muhalefet? Göndermeseydik orada PYD, PKK terör devleti kurulmuş olacaktı. O terör devletinin ne için kurdurulduğunu, o küresel güçlerin hangi amaçla orada bir terör devleti kurmak istediklerini artık görüyoruz. İsrail'in güvenliğini sağlamak için, bölgedeki enerjiye hakim olabilmek için ve sonrasında da Türkiye'yi terör örgütü tehdidiyle zor durumda bırakmak için çalıştıklarını, çabaladıklarını görüyoruz. Eğer biz muhalefetin Suriye'de ne işimiz var göndermeyelim askeri dediğine itibar edip göndermeseydik bugün orada terör devleti kurulacaktı. Azerbaycanlı kardeşlerimize yardıma koştuk. 30 yıldan bu yana süren Ermeni işgalini sona erdirmekte onlara destek olduk. Ama bu ülkenin ana muhalefeti çıktı ve Recep Tayyip Erdoğan Azerbaycan'a ‘Cihatçı gönderiyor’ diyebildi. İşte bunlar bu kadar Türk dünyasından uzak siyasetçiler. İşte bu nedenle milletimizden itibar göremiyorlar. Rusya-Ukrayna savaşı çıktığında muhalefet dedi ki Batı, Ukrayna istiyor. Dolayısıyla bizim de orada yerimizi almamız lazım. Ama Cumhurbaşkanımız dedi ki; ‘Komşularımızın yaptığı savaş, en çok zarar gören biz oluruz. Bizim onları barıştırmamız lazım’ dedi. Ara buluculuk rolü üstlendik ve Birleşmiş Milletlerin takdirini topladık. ‘Bölgemizdeki savaşlar, ülkemizin aleyhine olur’ dedik. Savaş değil, barış dedik. Dolayısıyla dış politikada hakkaniyeti savunan, adaleti savunan, mazlumun hakkını savunan bir politikaydı.”
İNSANLIK ÖNÜNDE HESAP VERECEKLER
Filistin'deki mazlumun hakkını, hukukunu daha çok savunacaklarını ifade eden Bakan Tunç, “Uluslararası hukukta Uluslararası Adalet Divanı’nın nezdinde, yine Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin elinde hukuki süreç takip ederek orada katledilen, orada şehit edilen çocukların, kadınların hesabını, uluslararası hukuk önünde de o soykırımcılardan sorulmasını sağlayacağız. Onlar bu dünyada hesap verecekler. İnsanlık önünde hesap verecekler ve öbür dünyada da zaten hesaptan kaçmaları, ilahi adaletten kurtulmaları da mümkün olmayacaktır” dedi.
YARGI MİLLETİN YARGISI OLDUĞU İÇİN HAZMEDEMİYORLAR
Yargıya yönelik eleştirilere de değinen Bakan Tunç, şunları söyledi:
“15 Temmuz darbe kalkışmasında eğer biz hukukun üstünlüğünü esas alan bir yargı sistemini tesis etmeseydik, geçmişte 367 krizini çıkaran yargı sistemi, 12 Eylül’de darbecilerin yanında duran bir yargı sistemi. 28 Şubat’ta darbeciler karşısında cübbelerine yerlere seren, onların karşısında hazır olda duran bir yargı sistemi. Eğer ülkemizde 27 Mayıs’ta Adnan Menderes’i, bakanları idama mahkum eden bir yargı sistemi hakim olsaydı, 15 Temmuz’da bu millet darbecilere karşı başarılı olabilmesi mümkün olabilir miydi? İşte milletimizle beraber o gece evlerinde oturmayan, adliyelere koşan, o vatan hainlerine karşı yakalama kararları çıkaran, gözaltı kararları çıkaran ve onları yargı önünde hesap vermelerini sağlayan bir yargı sistemimiz var.
Bugün hazmedilemeyen de bu. Her gün adalete, hukuka yönelik, her gün yargıya yönelik saldırıların sebebi budur. Vesayetçi anlayışı özleyenler, Yassıada yargısını özleyenler, geçmişte yargıyı kendilerine arka bahçe yapanlar bugün yargı milletin yargısı olduğu için hazmedemiyorlar ve sürekli saldırmaya çalışıyorlar. Biz o saldırılara kesinlikle müsaade etmeyiz. Adalet sistemi konusunda aldığımız mesafeyi daha ileriye taşıyacak, önümüzdeki günlerde yargı reformu strateji belgemizi de Sayın Cumhurbaşkanımız açıklayacak ve özellikle toplumu huzursuz eden suç ve suçluyla mücadeledeki kararlılığı ortaya koyan yeni düzenlemeleri inşallah hayata geçireceğiz. Geçtiğimiz 22 yıl boyunca özellikle reform süreci kapsamında kanunlarımızın hemen hemen tamamını değiştirdik, yeniledik. Vatandaşlarımızın ihtiyacına uygun hale getirmenin gayreti içerisinde olduk. Ve Anayasamızda da çok önemli reformlar yaptık, hak arama yollarını genişlettik.
Kadın hakları, çocuk hakları, çocukların korunması ve engelli hakları, yaşlı hakları bunlar sadece anayasa değişiklikleriyle yaptığımız reformlar, biz aynı zamanda hayata da geçirdik, icraata da dönüştürdük. Temel hak ve özgürlükleri daha güçlendirdik, daha da tahkim ettik. Hukuk devleti ilkesini güçlendirdik. Bir daha bu ülkede darbeler olmasın, bu ülkede vesayetçi anlayış milletin önünü bir daha kesmesin diye Anayasamızda önemli yapısal reformlar yaptık. Hakimler ve Savcılar Kurulu, Anayasa Mahkemesi, Yüksek Askeri Şura, Milli Güvenlik Kurulu tüm bunların yapısını demokratik ilkelere uygun hale getirdik. Anayasamızda darbeciler yargılanamaz diye bir madde vardı. Kaldırdık sizin onayınızla, milletimizin desteğiyle. Sıkıyönetim gerektiğinde ilan edilebilir diye bir madde vardı Anayasada. Bunların hepsi milletin evet oylarıyla değişti. Anayasadaki vesayetçi ruhu ortadan kaldırmak için çok çalıştık. Milletimiz buna destek verdi. Ve şimdi hedefimiz yeni bir anayasa. Demokratik, sivil, katılımcı bunca değişikliğe rağmen hala da o vesayetçi ruhu taşıyan, birtakım çelişkilere ve tartışmalara yol açan tüm maddeleri ortadan kaldıracak, milletimizin temsilcileri tarafından yapılan milletvekillerimiz tarafından yapılıp milletimize onaylatılan bir toplum sözleşmesini inşallah hayata geçirmek nasip olur. Türkiye yüzyılına da bu yakışır.”
BAKAN TUNÇ, MAHALLEDE DURUP ÇAY İÇTİ
Merkez İlçe Kongresi’nin ardından Amasra'ya hareket eden Adalet Bakanı Yılmaz Tunç'u, Karaçay Mahallesi'nde Vali Nurtaç Arslan, il protokolü ve mahalle sakinleri karşıladı. Bakan Tunç, bir çay bahçesinde çay içerek mahalleli ile sohbet etti. Çocuklara oyuncak hediye eden Bakan Tunç, daha sonra AK Parti 8’inci Olağan Amasra İlçe Kongresi’ne katıldı. Burada partililerle bir araya gelerek konuşma yapan Bakan Tunç, daha sonra gazetecilerin sorularını yanıtladı.
AK PARTİ BEYLİKDÜZÜ İLÇE BAŞKANLIĞI’NA SALDIRIYI KINADI
AK Parti Beylikdüzü İlçe Başkanlığı’na maskeli saldırgan tarafından yapılan taşlı saldırıyı kınadığını ifade eden Bakan Tunç, “Yapılan saldırıyı kınıyoruz, lanetliyoruz. Şiddeti önlemek, teröristleri bu ülkeden temizlemek için üstün bir gayret söz konusu. Güvenlik güçlerimiz şu anda saldırganı yakalamak için çalışma yapıyorlar. Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığımız tarafından bir soruşturma başlatıldı hızlı bir şekilde. Bu soruşturma çerçevesinde saldırganların yakalanmasıyla ilgili çalışmalar sürüyor. Kısa sürede yakalanacağını tahmin ediyoruz. İstanbul teşkilatımıza, Beylikdüzü İlçe Başkanımız şahsında tüm teşkilat mensuplarımıza, Beylikdüzü halkına geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Adli soruşturmayı da takip ediyoruz” dedi.
‘NE SÖYLEDİKLERİNDEN KENDİLERİNİN DE HABERİ YOK’
Ekrem İmamoğlu’nun yargılandığı davanın, hakiminin başka bir ile tayininin çıkmasına ilişkin Bakan Tunç, “Bunların ne söylediklerinden kendilerinin de haberi yok. Başka şeyler söyleyeceğim ama bulunduğum makam buna el vermiyor. Söylediği hakim, sürüldüğünü iddia ettiği hakim, Yüksek Seçim Kurulu üyelerine ‘ahmak’ dediği iddiasıyla yargılandığı mahkemede ‘hakimin reddi talebinde’ bulundukları hakim. Yani ‘bu hakim bizim davamıza bakmasın’ diye dilekçe verdikleri, reddihakim yaptıkları hakimin, başka bir sebeple Hakimler ve Savcılar Kurulu tarafından başka bir yere tayinini, sanki ‘davanın mahkeme hakimini sürdüler’ diye değerlendirmek abesle iştigal. Buna cevap vermeye bile değer bulmuyorum. ‘Reddihakim talebinde’ bulundukları hakimi, sanki ‘Hakimler Savcılar Kurulu başka bir yere tayin edip sürdü, sürgün’ şeklinde yorumlamak mantık dışı bir yorumlama.
Maalesef bunlar oluyor. Bu arkadaş sağa sola sataşacağına, İstanbulluların sorunlarıyla ilgilenmesi lazım. Seçildiği günden bu yana maalesef bu tür abesle iştigalleri görüyoruz. Yargıya yönelik en son söyledikleri sözleri reddediyoruz. Türk yargısına kimse hakaret edemez. Yargımız, tarafsız ve bağımsızdır. Anayasamızın 138’inci maddesi çerçevesinde yargı makamlarına hiç kimse talimat veremez, emir veremez. Yargı makamları da hiçbir talimatı dikkate almaz. Bağımsız ve tarafsız yargımız, kararlarını hukuk çerçevesi içerisinde vicdanlarına göre verirler. Son verdiği örnek, hakimi reddedeceksin, ‘bu hakim davama bakmasın’ diyeceksin. Reddihakim talebinde bulunduğunu unutacaksın, sonrasında hakimin tayini çıktığında, ‘bu hakimi niye sürdü’ diyeceksin. Böyle bir saçmalık olabilir mi? Bir kere ne söylediklerinden haberleri yok bunların. Aslında daha başka şeyler söylemek istiyorum ama bulunduğum Adalet Bakanı makamı buna el vermiyor” diye konuştu.
‘ENDEKSLERİN MASA BAŞINDA NASIL DÜZENLENDİKLERİNİ ÇOK İYİ BİLİYORUZ’
Hukuk endeksleri üzerinden yargıya yönelik kara propaganda yapıldığı yönündeki açıklamaları sorulan Bakan Tunç, “Hukuk endeksleri maalesef objektif kriterlere göre olulşturulmuş endeksler değil, hukuka güven endeksi dediğimiz özellikle muhalefetin, ısıtıp ısıtıp gündeme getirdiği, Türkiye’nin hukuk endeksinde dünyanın geri sıralarında olduğunu söylemeleri, bir kere Türkiye gerçekleriyle bağdaşır bir durum değil. Bu endeskleri düzenleyenlerin, masa başında nasıl düzenlediklerini, Türkiye’de kimlerle konuştuğunu, hangi anketlere dayandıklarını biz çok iyi biliyoruz. Amerika Birleşik Devletleri Eski Barolar Başkanının oluşturduğu bir dernek, ‘Dünya Adalet Projesi’ bu dernek bağışlarla yürüyor. Bağışları yapanlar da ilgili kurum kuruluşlar, 1’inci bağışçı ABD Dışişleri Bakanlığı ve diğer bağışçılara, ilk 20, ilk 50’ye baktığımız zaman bağış yapanın daha ön sıralarda olduğunu görüyoruz.
Parayla sıralama belirleyen bir endeksi baz alıp Türk yargısını karalamaya çalışmak bir kere hadsizliktir, biz buna müsaade etmeyiz. Türk yargısı 15 Temmuz’da da göstermiştir, nasıl milletin yargısı olduğunu. Birilerinin bazı vesayetçi anlayışın arka bahçesi olmaktan nasıl kurtulduğunu göstermiştir. O nedenle, o Yassıada yargısını özleyenler, 27 Mayıs yargısını, 12 Eylül yargısını, 28 Şubat yargısını özleyenler bu endeksleri baz alarak Türk yargısını yıpratamazlar. Aynı şekilde basın özgürlüğü, dünya basın özgürlüğü endeksinde Türkiye’nin İsrail’den daha geride olduğunu söyleyebiliyorlar.
El insaf, 7 Ekim’den bu yana çocukları katleden, kadınları katleden, 50 bine yakın insanı şehit eden, 100 binden fazla insanı yaralayan, yerinden, yurdundan eden ve orada gazetecilik faaliyeti yapan 170 gazeteciyi öldüren İsrail, basın özgürlüğünde Türkiye’nin önünde olacak, öyle mi? Böyle bir şey var mı, böyle bir saçmalık olabilir mi? Bu endeksler masa başında objektif kriterlere dayanmayan, tamamen metodolojisi farklı, sadece Türkiye’yi karalamaya yönelik sıralamalar yaparak algı oluşturmaya yönelik endeksler. Biz milletimizin refahı için, milletimizin adalet hizmetlerinden daha fazla yararlanabilmeleri için çalışmalarımızı sürdürmeye devam edeceğiz. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, bir hukuk devleti ve Türk yargısını da hiç kimse bu şekilde hadsiz sözlerle de karalayamaz, biz buna müsaade etmeyiz” ifadelerini kullandı.
‘İLK DURUŞMA BU HAFTA GERÇEKLEŞECEK’
Yenidoğan Çetesi’nin soruşturmanın davaya dönüştüğünü belirten Bakan Tunç, “İlk duruşma bu hafta gerçekleşecek. Burada özellikle iddianamede ortaya çıkan bazı hususlar var. Mahkeme tarafından iddianame kabul edildi. Şimdi yargılama süreci, hep beraber yargılama sürecini takip edeceğiz. Bu hafta ilk duruşmalar gerçekleşir, savunmalar alınır ve sonrasında da yargı süreci devam eder” dedi.