AHLÂKLI TOPLUM = AHLÂKLI YÖNETİM
Medeniyetler para ile değil, ilimle, imânla, ahlâkla kurulurlar; medeniyetler parasızlık-tan değil ilimsizlik, imânsızlık, ahlaksızlıktan çökerler.
Yakın bir gelecekte insan varlığını tam ve doğru olarak kıymetlendirmeden inşâ edilen bütün doktrin ve tatbikatlar ıslaha muhtaç veya yıkılmaya mahkûm olacaktır.
İnsanın kâinata denk yaratılışından faydalanmak, haset ve ihtiraslarına duvar çekmek. işte üçüncü yolun karakteri budur.
Bizim gözümüzde mülk insanlara ilâhi bir emanettir. Bu emanet üzerinden tasarruf, manevî plânda Rabbin rızasını, maddî planda kişinin ailesini, milli iktisat ve millî gelirin artışını, hedef tutar. İlmin ve ahlâkın gösterdiği yoldan ayrılamaz. Aksi takdirde devlet mülke müdahale eder.
Ahlâk Buhranı
Memleketimizin içerisinde bulunduğu bunalımın başlıca sebeplerinden birisi de ahlâk buhranı ve toplumu saran manevi boşluktur. Toplumların huzurlu olabilmesi, insanların ahlâklı ve dürüst olmaları ile mümkündür. Eğer bir toplumda insanlar son derece bencil, son derece ahlâk kurallarından uzak ve son derece dejenere olmuş bir halde ise, o toplumda huzurdan söz edilemez. Bugün içinde yaşadığımız bozuk durumu hazırlayan sebeplerin başında, toplumdaki manevi değerlerden uzak, geleneklere saygısı kalmamış nesiller, Türk Milletinin yarınlara olan güvensizliğinin esas kaynağı olmuşlar ve yıllarca memleketi idare eden kişiler bu gerçeği fark edememişlerdir. İlk mektepten üniversitenin son sınıfına kadar millilik vasfını yitirmiş bir eğitim ve öğretim ile yetişen gençlerin durumları gözler önündedir. Aile ve toplum münasebetlerinde vurdumduymaz ve büyüğüne saygısı, küçüğüne sevgisi kalmamış, belli bir inançtan yoksun gençlerimizin içinde bulunduğu bunalım işte bu gerçeği bizlere açıkça hatırlatmaktadır. Batı zihniyetini anlamaksızın ve öğrenmeksizin, sadece dış görünüşünü şeklen taklit etmek ve kendisi gibi düşünmeyenleri gerici, medeniyetsiz diye nitelendiren kimselerin zavallılığı ibret verici bir durumdur. Biz her şeyden önce memlekette yeni bir ahlak anlayışının hakim olmasının kavgasını vermekteyiz. Ahlâktan yoksun bir toplumda iktisadi meseleler ne kadar halledilirse edilsin, huzurdan söz etmek mümkün değildir. Memleketimizin insanlarının birbirlerini sevmesi, sayması, birbirlerine yardımcı olmamaları, milli birlik ve beraberlik içerisinde ülkemizin iktisadî kalkınma savaşında sadece memlekete hizmet ve toplum yararına çalışmak ancak bu şekilde mümkün olacaktır. Materyalist toplumlarda yukarda işaret ettiğimiz hususların gerçekleşmesi mümkün değildir. Gerek kapitalist ve gerekse komünist düzenlerde ön plânda olan düşünce, maddi menfaat olduğu için, kişilerin toplum yararına çalışmalarda bulunmaları imkânsız gibidir. Biz bunun îçin diyoruz ki, kişilerin topluma yararlı olmaları ancak yüksek inançların aşılanması, manevî değerlerin yararlı olmaları ancak yüksek inançların aşılanması, manevi değerlerin geliştirilmesi ve yüksek bir ahlâkın toplumda geçerli kılınması ile mümkündür.
Ahlâk mücadelesi
Mücadelemiz her ne pahasına olursa olsun siyasî kazanç mücadelesi değil, ahlâk ve fazilet mücadelesidir. Bu mücadelenin karakteri yıkıcı değil, yapıcı olmaktır ve ergeç Türk insanının elinde zaferlere ulaşacaktır. Kat'i inancımız şudur ki, Türkiye'nin kalkınma hareketi öncelikle ahlâk inşasından başlatılmalıdır. Yüce Türk Milleti bugün kendine dönüşün ve yeni bir uyanışın gereğini ve gerçeğini duymaktadır. Milli Ahlâk, fıkri bâtıl romantizminden kurtulmuş millet emrinde ve hizmetinde bir hareket haline gelmi ştir. Bu hareket demokratik nizarn ve anayasa çerçevesi içinde aziz milletimize hizmet yoludur. İnsan hak ve haysiyetine saygılı, hürriyetlerden taviz vermeyen Türk'lük gurur ve şuuru, İslâm ahlâk ve faziletiyle yoğrulmuş, gençlikte, hareketimizin ışığıdır. Bizim tesis edeceğimiz nizamın adeleti, evvelâ nizamı getirenlerin feragati, ve nizama uymaları ile mümkün olacaktır.
Çünkü devleti idare edenler ahlâklı, faziletli ve feragatli olursa ve bu değerlerde taviz vermezse; ahlâk, fazilet ve feragât kademe kademe en aşağıdaki görevliye kadar intikal eder.